ABD’nin Sloganı İdi, AKP İle Gerçek Oldu : “TÜRKİYE’YE KOMÜNİZM GELİYOR”
7 Ekim 2021SOVYETLERİN GUM(*) MARKETİ VARDI BİZİM NE EKSİĞİMİZ VAR ?
Erdoğan’ın market açma fikri, Türkiye’de aslında sağ geleneğin Prens Sabahattin’den Turgut Özal’a uzanan macerasında en acıklı epizodun sezon finali olarak yer aldı.
AKP’nin artık acınacak bir siyasi karikatüre dönüştüğünü, bundan daha iyi anlatan bir durum olamazdı.
Devlet marketi fikrini Erdoğan’a verenlerin amacını çok iyi anlıyoruz. Erdoğan/AKP sürdürülebilir yoksulluğun partisi olarak, kendi seçmenini üreten ve yaratan yapısıyla 20 senedir ülke yönetebiliyor.
AKP için kontrollü yoksulluk, seçmenin garanti edildiği seçimler olarak tarihe kaydoldu. Bu seçmen için Mazlov’un meşhur ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamaklarında sağlanan faydalar kolayca oya dönüşebiliyor.İaşe (Karın tokluğu), ısınma ve asgari ibate (barınma) şartları için kendini AKP’ye mecbur hisseden milyonlarca seçmen, Türkiye’nin küçük yerleşim yerlerinde, çeperlerinde, varoşlarında var olma mücadelesi veriyor.
Tam da bu yüzden sokaklarda domates, patates satmaktan haya etmedi AKP. Sonuçta AKP devletin desteği ile ayakta duranların partisi oldu. Kimin ne söylediğinin değeri tam da bu yüzden hiç olmadı. AKP’ye oy verenlerin profili: “düşük eğitim, düşük gelir” ise yapılması gereken eğitimi düşük düzeyde, geliri asgaride olanların sayısının azamide tutulmasıydı.
Sistemi ayakta tutan en önemli veri “kontrollü yoksulluğun” elden çıkarılmamasıydı.
AKP’nin her seçimi kazanmasının ardındaki büyük sır buydu. Üzgünüm bütün sırrı bozdum.
AKP’nin/Erdoğan’ın, kuracağı yüzlerce marketin yoksul kitlelere sübvanse edilmiş ürünleri sunarken oluşacak zararı toplumun tamamına ödeteceğini biliyoruz. Özelleştirmenin uğramadığı tek sektör Bankacılıktı. Kamulaştırmaya marketlerden başlanacak belli ki.
Devletin üretimden hizmetten tarımdan çıkarken, vatandaşa borç para vermede kimselere rol ve yer bırakmaması sistemin en ağır açmazı olarak yer aldı.
Şimdi devlet bankalarının verdiği kredi kartları ile devletin marketinden alış veriş yapılarak en alttakilere çare olunmaya çalışılacak.
Rekabet Kurumu kılını bile kıpırdatmayacak ve devletin marketi zararına ürün satacak. Devletin kamusal kaynaklarına abanılarak yapılan bu ‘dostlar alışverişte görsün’ ticaretinin bir benzeri, yıllardır kamu bankalarında yapılıyor zaten.
Kamunun mevduatı düşük faizle kamu bankalarında tutularak, bu kurumlara ucuz kaynak ve rekabet gücü pompalanıyor.
‘Ele verirken talkını kendi en büyük salkımı yutan bir devlet aygıtı’ ile karşı karşıya durumdayız.
Devlet rekabetten sadece kendini müstesna görüyor. Kendisi rekabet gücüne değil, kamusal zor gücüne dayanarak iktidarına taban yaratıyor.
AKP artık bir siyasi parti gibi değil, bizzat “C’Etat Moi” yani “Devlet Benim” diyen bir devlet varlığına dönüştüğünü gizlemeye bile gerek duymuyor.
Yazık ki AKP’nin bu devletçilik oyunu; yanına aldığı MHP’nin, zaten fazlasıyla yakınsadığı tarihsel acı örnekleri gibi korporatizme varan, bir şekil ortaya çıkıyor. MHP Başkanının “Bölücü Kebapçılar” olarak itham ettiği muhatabın gerçek adresinin Marketler olduğunu biliyoruz. Bahçeli’nin artık siyasi misyonuna kafi gelmeyen fiziki kifayetsizliği ile sürçen beyni marketi kebapa tahvil ederek Türkiye Karikatürüne bir kare daha ekliyor.
Vatandaşı olmasak gülmekten kırılacağımız bu karikatür, vatandaş olarak bizlerin tüylerini dikene çeviriyor.
Türkiye artık sağ/sol çekişmesinin ötesine geçiyor.
Karşımızda sağcı geleneğin mümessili bir siyasi parti değil, bukalemun misali her duruma uyum sağlamaya çalışan amorf bir yapı var.
Canı istediğinde yerli milli, canı sıkıldığında ‘15 Avroya Çanakkale Geçilir’ diyen bu yapıdan ayakta kalmak için her şeyi bekleyebiliriz.
Devlet denilen zor gücünün denetim mekanizmasını ilga edip başıboş bir keyfilikte aklını eseni hayata geçirmenin, son örneği Devlet Marketler Müdürlüğü olacak belli ki. 1991’de çözülen Sovyetler Birliğinin meşhur GUM’unu akla getiren bu çözümün, Sovyetler Birliği’ne olan pek çok benzerliğin şahikası olacağına kuşku yok.
Türkiye’ye zamanında “Komünizm gerekirse biz getiririz” diyen tek parti valisi Nevzat Tandoğan’dan, on yıllar sonra demek ki Komünizmin gerçekten vakti gelmiş.
Analiz, Veysi Dündar 7.10.2021
(*) Glávnyj Universáľnyj Magazín : Genel Merkezi Mağaza