Kerim Rota Yazdı: Yasak elmayı ilk kim ısırdı? – (1. Bölüm)
14 Eylül 20211.Bölüm
Üç bölümden oluşan bu yazı dizisinde, Ak Parti’nin 2002 yılından bu yana TCMB başkanlarıyla gelgitli ilişkisini rezerv biriktirme ve harcama verileri üzerinden analiz edeceğim. Bu dizide dönemin olaylarını ve dönemin başkanlarını hatırlarken, hükümetle gergin ilişkilerinin TCMB rezerv politikalarını nasıl etkilediğini göreceğiz.
Üç harflileri anmadan gelen 6,4 Milyar $
IMF deki yaklaşık %1 payımız için gelen 6,4 Milyar $ karşılığı SDR sonrasında gündem yine TCMB rezevleri oldu. Cumhurbaşkanı TCMB brüt rezervlerinin IMF katkısıyla 109 Milyar $’dan 115 Milyar $’a artacağı haberini “üç harflilerin” adını anmadan ifade edince tartışma gene alevlendi. Hükümet “brüte bakalım”, muhalefet “swap sonrası nete” bakalım derken vatandaşın önemli kısmının finansal okur yazarlığı pek de gerekmeyen bir konuda arttı.
Timsahın ağzı açıldıkça açılır
Brüte mi bakmak doğru, nete mi sorusunun cevabı aslında basit. Uluslararası karşılaştırmalar brüt rezervler üzerinden yapılır. Ancak bunu fırsat bilen birileri “cinlik” yapıp brütü korurken neti çar çur ediyorsa da içeride ve dışarıda bunun farkına varılır ve net rezervleriniz gündem haline gelir. Gelin Ak Parti sonrası dönemde bu net/brüt farkının gelişimini aşağıdaki grafikte görelim.
Gördüğünüz gibi 2011 sonu ve 2019 Şubattan itibaren “hiçbirşey olmasa bile birşeyler” olmuş. Grafik adeta açılan bir timsah ağzı gibi her iki tarihte de genişlemiş. Brüt ve net farkları artmaya başlamış. 2019 Şubattan itibaren olan biteni hem yakın tarih olması hem de gündemde çok yer almış olması nedeniyle gayet iyi biliyoruz. Kapı arkasından TCMB rezervlerinden 128 Milyar $ satışın ardından benim tabirimle “Türkiye’nin en büyük finansal skandalına” imza atan Berat Albayrak/Murat Uysal dönemi 2020 Kasım ayında sonlanmıştı.
Ancak 2011 sonunda ne olduğunu hem hatırlamak zor, hem de bir krizle eşleşen bir tarih olmadığı için ilk anda bir tahmin yürütmek de kolay değil.
Ak Parti döneminin rezervlerle imtihanı
2011’i daha iyi anlayabilmek için size çok daha öncesine, 2002 yılı sonuna götürmek istiyorum. 28 Kasım 2002’de güvenoyu alan 1. Ak Parti hükümeti işbaşı yaptığı günden bugüne 7 Merkez Bankası başkanı ile çalıştı. Son 3 yılda başkanlar sıkça geceyarısı kararnameleri ile değiştiğinden birçoğumuzun algısı TCMB başkanlarının siyasetin gölgesinde kalan, silik, herhangi bir irade kullanamayan kişiler olduğu yönünde.
Oysa TCMB başkanlarının hem değişimleri, hem de siyasetle bilek güreşleri 2002-2018 arasında ekonomi gündemini sıkça meşgul ediyordu.
Bu nedenle ben de Ak Parti döneminde görev yapan başkanların o dönemlerde nasıl bir rezerv politikası izlediğini sizler için derledim. Çıkan sonuçlar bana her başkanın ayrı bir yoğurt yiyişinin olduğunu ve rezerv yönetimine farklı bakış açıları olduğunu gösterdi. Bu yazı dizisinde TCMB swap sonrası net rezervlerinin her başkan döneminde nasıl değiştiğini ve şekillendirildiğini göreceğiz.
Sadece satın aldığın sana aittir
TCMB’nin kendine ait olan rezervi arttırmasının veya azaltmasının tek bir yolu var. O da dövizi satın alması veya satması. Bunun dışında son zamanlarda birçok kişinin aşina olduğu ülke swapları, zorunlu karşılık, rezerv opsiyon mekanizması türü araçların hepsi “emanet rezerv” oluşturma enstrümanları.
Bu nedenle biz de başkanların sadece Türk Lirasına karşı yaptıkları döviz alım satımlarına, yani TCMB’nin kendi mülkiyetindeki rezervi oluşturma politikalarına bakacağız.
Sonuçları paylaşmadan önce
2019 yılına kadar döviz biriktirmenin veya azaltmanın 6 yöntemi vardı.
Alım yönünde(+);
1. Piyasaya doğrudan müdahale ederek döviz almak
2. Düzenli ihaleler yoluyla döviz almak
3. Eximbank aracılığıyla ihracatçılara TL cinsi reeskont kredisi kullandırarak kredinin vadesinde döviz satın almak.(2009 sonrası)
Satım yönünde ise (-);
4. Piyasaya doğrudan müdahale ederek döviz satmak
5. Düzenli ihaleler yoluyla döviz satmak
6. Enerji ithalatçısı KİT’lere ( BOTAŞ’a satış olarak tanımlayacağım) döviz satmak.( 2014 sonrası)
7. harika olan yöntemi ise 2019 sonrası Berat Albayrak bakanlığı döneminde gördük. Bu yöntem, piyasa ile iletişim kurmadan kamu bankaları aracılığı ile el altından döviz satarken TCMB başkanlarının hiç satılmamış gibi davranması. Bunu sevgili Uğur Gürses’in tanımlaması ile “kapı arkası satışı” olarak adlandıracağım.
Tabi ki her başkanın görev yaptığı dönemin şartları birbirinden farklı. Kiminin görev süresinde Türkiye’ye yüklü portföy girişleri olurken, kiminin zamanında önemli global çalkantılar nedeniyle çıkışlar oldu. Bu nedenle karşılaştırmaları dönem okumasından uzak yapmak sağlıklı olmaz. Ancak TCMB başkanlarının duruşu ve kişisel itibarı da bu portföy akımlarının yönünü etkileyen bir unsur.
O zaman 19 yıllık Ak parti döneminde hangi başkan nasıl bir rezerv politikası izlemiş gelin beraberce inceleyelim.
“Sessiz Dönem”
2002-2006 Süreyya Serdengeçti Ak Parti dönemi (40 ay)
Ak Parti iktidarı devraldığında koltuklarında Kemal Derviş döneminde “Güçlü ekonomiye geçiş” adı verilen programın uygulayıcısı üç önemli ismi bulmuştu. TCMB Başkanı Süreyya Serdengeçti, BDDK Başkani Engin Akçakoca ve Hazine Müsteşarı Faik Öztrak. Akçakoca ve Öztrak bir sene içinde istifa ederken, TCMB başkanı olan Serdengeçti ise kalan 40 aylık görev süresini tamamladı. TCMB bağımsızlığı Ak parti iktidarının hemen öncesinde yasa ile koruma altına alınmıştı. TCMB aynı zamanda IMF ile yürütülen “Stand by” programının koordinasyonu yürütmekteydi. Bu nedenlerle TCMB’de 1980’den beri görev yapan Serdengeçti’nin görev süresini tamamlaması mümkün oldu.
Serdengeçti’nin görev süresinin Ak parti döneminde geçen 40 aylık döneminde Türkiye’ye yoğun doğrudan sermaye ve portföy girişleri oldu. Ancak 2004 yılında gelişen ülkeleri etkileyen önemli bir krizle de karşılaştı. 2002-2006 arasında enflasyon %30 seviyesinden tek hanelere düştü.
Süreyya Serdengeçti bu 40 ay içinde doğrudan döviz alım müdahaleleri yoluyla 25,5 Milyar $ rezerv satın aldı. Buna karşın sadece 18 Milyon $’lık çok ufak bir satım müdahalesinde bulundu. Doğrudan alımları bankanın rezerv pozisyonunu arttırmak için, satımları ise sinyal etkisi için yaptığı söylenebilir. 2003-2006 döneminde gelen dış akımların bir kısmını ise ihaleler yoluyla TCMB rezervine dönüştürdü. Bu kanaldan da 19,7 Milyar $ satın aldı. Böylece tabloda görülebileceği gibi TCMB’nin kendine ait rezervlerinin bu 40 ayda 45,2 Milyar $ artmasını sağladı.
Süreyya Serdengeçti’nin köken olarak TCMB’nin piyasa müdürlüğünden gelmiş olması nedeniyle özellikle doğrudan alım müdahaleleri yoluyla rezervleri “fırsatçı” veya “trader” yaklaşımı ile arttırdığı söylenebilir. Ben bu dönemi hükümet ve TCMB ilişkisi açısından “sessiz dönem” olarak adlandırıyorum.
Sonraki bölümde Durmuş Yılmaz ve Erdem Başçı dönemlerini inceleyeceğiz.
Kerim ROTA
Yazının devamı için: https://www.paraanaliz.com/2021/yazarlar/kerim-rota/kerim-rota-yazdi-yasak-elmayi-ilk-kim-isirdi-2-bolum-g-13231/