Sosyal Medya

Kerim Rota Yazdı: ‘Bu tutmuş, bu kesmiş, bu pişirmiş…’

24 Nisan 2021

TCMB’nin yeni başkanı Sayın Şahap Kavcıoğlu dün gece ortak canlı yayına çıktı. Söyleşinin önemli kısmı başkanın 128 Milyar meselesine açıklama getirme çabası içerisinde geçtiyse de, içerikte bundan fazlası da vardı. İlk bölümde kendi izlenimlerimi yazıp daha sonra söyleşideki anekdotları yorumlayacağım.

128 Milyarda yasın 5 evresi..

* Söyleşinin TCMB gibi köklü kuruma emek vermis halen faal ve emekli birçok Merkez Bankacıyı “Bankamız nasıl bu kadar siyasileşti?” endişesine sürüklediğini düşünüyorum. Ancak şu an gördüğümüz tablonun geçici olduğunu, günü geldiğinde kurumun gövdesinin yeniden filizlenmeye müsait olduğunu, içeride olan çok kaliteli insan kaynakları kapasitesinin sadece “kış uykusunda” olduğunu da gözardı etmeyelim.

* Başkanın bu söyleşiye TCMB’yi yıpranmaktan korumak için değil de, siyasi nedenlerle çıktığı izlenimi edindim. Hükümet yarattığı oy kaybı nedeniyle siyaseten bu 128 Milyar meselesinin biran önce gündemden düşmesini istiyor. Önce hükümetin “rezervler yerinde duruyor” yani inkar noktasından kabullenme aşamasına ( yasın 5 evresi ) nasıl geldiklerini hatırlayalım. Son bir ayda önce danışmanlar, sonra parti yetkilileri ( Nurettin Canikli) daha sonra Hazine bakanının yaptığı açıklamalar konuyu bırakın gündemden düşürmeyi daha da alevlendirdi. Belli ki TCMB başkanına ilk ağızdan konuşarak bu alevi söndürme görevi verilmiş.

* 1989 yılından beri mesleğim gereği tüm TCMB başkanlarını yakinen izledim. Dünkü söyleşi bana yeni başkanın TCMB gibi köklü bir kurum ile kendini henüz özdeşleştirememiş olduğunu düşündürttü. Kurumda daha önce hiç çalışmamış olması ve atanalı henüz 1 ay olması nedeniyle bu şaşırtıcı değil. Keşke ekranlara bu kadar erken çıkmak zorunda kalmasaydı. Ancak konu daha önce belirttiğim gibi teknik değil siyasi .

* Buna karşın kendisinin özellikle 128 Milyar dolar meselesindeki yaklaşımı suçlayıcı değildi. “Satıldı ama neden satıldı onu cevaplayayım” çerçevesinde dolaşmaya dikkat etti. Bu açıdan geçmişi ona göre daha fazla sahiplenmiş olsa da, Lütfü Elvan’ın yaklaşımına benziyordu. Bu da kendisinin ortalama bir Ak Parti siyasetçisine göre çok daha iletişim kurulabilir yapıda olduğunu gösteriyor. Ancak TCMB başkanında aradığımız özellikler tabi ki bir siyasetçinin özelliklerinden çok çok daha fazlası.

SİHA’ları konuşurken silahları kaybetmek..

* Bir gelişen ülke Merkez bankasının elinde üç önemli silah vardır. Faiz, rezerv, iletişim. Şahap bey faiz arttırmaması ve fırsatını bulur bulmaz agresif düşürmesi için oraya atandı. Dolayısıyla faiz silahı zaten baştan yoktu. Rezerv silahı da eski ekonomi yönetimi tarafından negatif 48 Milyar dolara düşürülen rezervler nedeniyle çoktan elinden alınmıştı. Bence Naci bey döneminden tek kalan iletişim silahı da bu söyleşide kaybedildi. Bundan sonra Ekonomi yönetimi tüm finansal güvenlik kalkanlarından yoksun açık hedef durumunda. Bu da korkarım bir kriz halinde ya uluslararası siyasette büyük tavizler vermek, ya da daha fazla fakirleşmek seçenekleriyle bizi başbaşa bırakıyor.

* Uzayan izlenim bölümünü burada sonlandırarak söyleşinin kendimce ilginç bulduğum bölümlerini değerlendirmek istiyorum. Tüm dünyada Merkez bankası başkanlarının her kelimesi cımbızla seçilip tartışmalara konu edilir. Dolayısıyla bir akademisyenin hatta siyasinin sözleri için yapılması çok doğru olmasa da, TCMB Başkanının 80 dakikalık konuşmasından bazı ifadeleri seçip tartışmamız gayet doğal. Bu nedenle kelimeleri didik didik ederken düşebileceğim yanlış anlamalarım için baştan özür dilerim.

* Söyleşinin TRT kaydını aşağıda bulabilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=rHHUsgiHWV0

Finansal Güvenlik mi finansal çıplaklık mı?

1) Sayın başkan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milli egemenliğin finansal güvenlikten” geçtiğini söyleyerek TCMB’nin kuruluş insiyatifini başlattığından bahsetti. Finansal güvenlik deyince aklıma gece gece 90 yıllık tarihi olan TCMB’nin son 30 yıllık “swap sonrası net rezervler” grafiğini çizmek düştü. Aşağıda görebilirsiniz. Siz burada “finansal güvenlik”mi, “finansal çıplaklık” mı? görüyorsunuz.

“Olması gerekene karşı olan” nedir?..

2) Başkanın “bu rakamları nereden aldınız? günlük TCMB analitik bilançosundan çıkardınız, demek her şey şeffaf” tepkisi de sorularımıza cevap olmadı. Tabi ki oradan çıkardık, zamanında kurumun tek kalemde ilan etmesi gereken verileri derledik. “Olması gerekene karşı olan” gibi saçma bir ifadeyi icat edip herkese anlatmaya çalıştık. Bunuortaya dökmek de her ekonomistin harcı değil. Bu vesileyle iğne ile kuyu kazan sevgili Haluk Bürümcekçi’ye tekrar teşekkür ediyorum. Aşağıda kendisinin hazırladığı tabloda göreceğiniz gibi, bu verilerin hepsi TCMB kaynaklı değil, birçoğu da günlük veri değil. O nedenle aylık takip ettik. Ben, her ay ne oldu bu rezervlere sorusunu bıkmadan sordum.

3) Başkan 2019 öncesi dönemde daha önce ne kadar döviz alım satımı yapıldığının ve fiyatlarının neden sorulmadığını sorguladı. Nedeni basit. Eskiden miktarlar ve tarihleri tüm alım/satımlarda açıklanıyordu, fiyatlar ise ihale yönteminde ilan ediliyordu. Doğrudan müdahale edildiği günlerde fiyat açıklanmasa da, tüm bankalar eşit ve açık sürecin içinde olduğundan fiyatlar çok yakın aralıkla biliniyordu. O dönemleri bu kadar sorgulamamamızın nedeni acaba 2 yıldır verilerin karartılması olabilir mi? (üstelik fiyat bilgisi olmayan doğrudan döviz müdahaleleri 15 yıl toplamında sadece 9 Milyar dolar seviyesindeydi)

4) Başkan 2020 yılında Para ve Mali politikaların o günkü şartlarda çok iyi yönetildiğinden bahsetti. O politikaların uygulayıcıları ya görevden alındı ya istifa etti. Üstüne bir TCMB başkanı daha eskitildi. 2020 pandemi yılında rezervlerinin hepsini (93 Milyar dolar) satarak enflasyonunu patlatan (%14+) dünyada başka ülke yok. Başkanın bu cümlesi bana “gerekirse aynı politika setine döneriz” demek gibi geldi. Hatta göreve geldiği hafta içindeki 11 Milyar dolarlık yabancı çıkışını yurtiçi yerleşikler karşılamasaydı, koltuğa oturur oturmaz ilk işinin 2017 protokolüne dayanarak döviz satmak olabileceğini düşündürdü.

2017’ye de bakın..

5) Başkan Hazine ile 2017’de yapıldığı söylenen protokol ile satışların 2017 sonrasında başladığı ve bir nevi TCMB müdahale yönteminin buna evrildiği izlenimini verdi. Hatta “neden 2017 ve 2018’i sorgulamıyorsunuz?” sorusunu da sordu. Bana bu yaklaşım, dikkatlerin 2018 Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi öncesine ve o günkü bakan ve TCMB başkanlarına yönelmesini amaçlıyor gibi hissettirdi. Oysa 2017 ve 2018’de piyasada arka kapıdan rezerv satışına yönelik ne bir duyumumuz olmuştu, ne de ekonomistler “olması gerekene karşı olan” arasında büyük bir farklılık hissetmişti. Keşke hepsini açıklasalar da 2017’de ne satıldı 2020’de ne satıldı bilsek.

6) Okan Müderrisoğlu’nun niye doğrudan müdahale veya ihale yöntemi ile satış gibi yöntemleri kullanmadınız sorusu cevapsız kaldı. Sanırım önceden hazırlığı yapılan bu soruya cevap vermeyi unuttu. “Elimizi açık etmek istemedik” şeklinde bir cevap yakışırdı.😊

7) “Yabancı dövizi piyasadan bulamıyorsa birisi karşılayacak” ve arkasından TCMB’nin bunu karşıladığı ifadeleri sorunlu. Dalgalı kurda piyasadan bulamamak diye bir sorun olmaz. Fiyatı yükselir, dövizi alacak olan ya almaktan vazgeçer, alacaksa da o seviyeden yeni bir satıcı ortaya çıkar. TCMB, TL’nin spekülatif taleple ve derinlik kaybıyla karşılaştığını düşünüyorsa da, çıkar şeffaf iletişimle aksiyon alır. Yoksa geçen yıl bu zamanlar yaptığı gibi 6,85 gibi sabit bir fiyattan sınırsız döviz satarsa hem piyasa fiyatını etkilemiş olur, hem de döviz almaya niyeti olmayanlar da bu furya bitmeden döviz talep etmeye başlar.

8) Söyleşide iki kez kuru baskıladıkları itirafı açıkça yapıldı.

Zaman makinesi ile 2020 Nisandan 2002’ye dönüş

9) Başkan “Rezerv ne zaman oluştu?” kısmında rezervin aslen Ak parti döneminde yükseldiğini vurguladı. Bir siyasetçi için anlaşılabilir olsa da, bir Merkez Bankası başkanının “rezervi Ak parti biriktirdi, satmaya da onların hakkı var” şeklinde olaya yaklaşması ilginç oldu. Yukarıda paylaştığım grafikte görüldüğü gibi Ak parti rezervi 2002’de aldığı yere zaten 2020 Nisanda getirdi. Sonrası tarihin en düşük swap sonrası net rezervi.

10) Sayın başkan Ağustos 2018’de Brunson krizinde 7’ye çıkan doların 2020 Kasımında 8,50’ye çıkmasını pek de sorun olarak görmemiş. Aradan geçen 2,5 yılda %20’lik artış kendisine makul gelmiş. Buna karşın araya girip “o zaman 5,30 ile 7,8 arasında 128 Milyarı neden sattık?” diye soracak bir gazeteci yoktu. Bu esnada kurlardan bahsederken 6,40 değil de 6400 olarak ifade etmesini de ayrı bir not olarak düşelim.

Ben para kazanıyorum..

11) “Bankalar piyasaya verdiğim dövizi swapla yine bana veriyor, ben onları TL ile fonluyorum, aradaki tek fark ben para kazanıyorum” ifadesi benim 2 Kasım 2019’da yazdığım Con Ahmet’in devri daim makinesi yazımın ilk ağızdan teyiti oldu. O yazıda yaptığım benzetme ile evinizi satıp paranızı faize yatırırsanız tabi para kazanırsınız. Ancak sahip olduğunuz evden çıkmak ve kira ödemek zorunda kalırsınız. Her an evden çıkmak stresini de yüklenirsiniz. Üstelik sattığınız evin fiyatı şimdi %30 daha yüksek. Bu cümlesinde ve ilerleyen açıklamalarında bir Merkez Bankası başkanının “ben fonluyorum ben kazanıyorum” şeklinde ifade etmesi de sorunluydu. TCMB Kurumsal kimliği açısından bundan sonra “biz” ifadesinin kullanılması yerinde olur düşüncesindeyim.

12) Gecenin flaş ifadesi “rezervler varlık ve yükümlülük olarak yer değiştirdi” oldu. Muhasebesel olarak anlamak mümkün olmasa da, benim “evi satıp kiracı çıkmak” benzetmemi kastettiğini sonrasında anladık.

13) Başkanın TCMB’nin karı ile övünmesini, özellikle son 3 yıl karını öne çıkarmasını da anlamak benim için mümkün değildi. Son 3 yıl kar artışının 2 nedeni var. İlki TCMB’nin elinde tarihsel değerden duran dövizlerin satışa konu edilmesi ile ortaya çıkan kambiyo karı. Bu karı, 2013 ve öncesi dolar başına muhtemelen 2,50 TL’nin altında maliyetle duran dövizleri sattığınız için yazdınız. Bir anlamda bu mirası tükettiğiniz için bu karlara ulaşıldı. İkinci neden yükselen faizler ve satılan dövizler nedeniyle TCMB’nin bankalara verdiği borcun faiz gelirinin artması. Yani TCMB, değer kaybeden TL ve yükselen faizler nedeniyle kar etti. Bunu da hazineye devretti. Vatandaş fakirleşirken elindeki avucundaki dövizleri satan TCMB’nin kar etmesi doğal. Ancak son 2 yılda yapılanlarla TCMB’nin “karşıt döngüsel” özelliği de bitti. Bundan sonra TL değer kaybederken vatandaş fakirleşecek, TCMB’de para kaybedecek.( veya çok daha az kar edecek)

“Al şu menkulleri finanse et” denirse..

14) Sayın başkanın “çekleri ödenmeyen firma” üzerinden firmanın nasıl kurtarıldığı ve üretime kazandırıldığı ile ilgili verdiği örnek bir bankacı için güzel bir hikaye olsa da, bir Merkez bankacı için sorunlu. Gün gelip hükümet aynı nedenle “şu kredileri menkulleştiriyoruz, bunlara TCMB finansmanı sağla” dese ikiletmeyeceği çok açık.

15) Söyleşinin son kısmında başkanın “Sihalar, İhalar parasız uçmuyor” ifadesi, daha yarım saat öncesinde rezervlerin bir bütçe kalemi olmadığına dair ifadesi ile çelişiyordu. Evet rezervler tabi ki bütçe kalemi değil, ancak TCMB’nin ileriki dönemlerde bu negatif net rezervlerinin etkisi ağır bir bütçe kalemine dönüşecek.

16) Tüm söyleşi boyunca “fiyat istikrarı” lafını neredeyse hiç duymadım. TCMB’ye kanunla verilmiş ilk görevi aşağıda hatırlatalım.

“Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.”

Daha konuşulacak çok ifadeler olsa da yazı uzadı. Unuttuğum ve ihmal ettiğim kısımları bu konuyu uzun süredir yakın takip eden ekonomistlere ve bağımsız medyaya bırakalım.

En baştan bu yana sorduğumuz aşağıdaki 3 net soruya tabi ki cevap bulamadık.

Havada kalan sorular..

1) Neden alışılmadık gizli saklı yöntemlerle döviz sattınız ve şeffaf bir şekilde bu satışları zamanında açıklamadınız? ( elimizi açık etmek istemedik cevabı benim için geçersiz😊)

2) Türkiye’nin finansal güvenliğini tehlikeye atan bu politikalara neden gerek duydunuz ve hangi tarihte ne kadar hangi fiyattan satılacağı talimatlarını kim verdi?

3) Satış hacmi, tarihleri fiyatları neydi ve karşı tarafları kimlerdi?

Kerim ROTA

 


İLGİLİ HABERKerim Rota Yazdı: Rulet masasına geri dönüş mümkün mü?Kerim Rota Yazdı: Rulet masasına geri dönüş mümkün mü?

İLGİLİ HABERKerim Rota: Naci Ağbal'ın gidişi & İstanbul Sözleşmesi: Türkiye'de neler oluyor?Kerim Rota: Naci Ağbal’ın gidişi & İstanbul Sözleşmesi: Türkiye’de neler oluyor?

İLGİLİ HABERKerim Rota: Orta sınıf çöküyor, Türkiye fakirleşiyorKerim Rota: Orta sınıf çöküyor, Türkiye fakirleşiyor

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları