Erol Taşdelen | Dondurulmuş Ekonomi Modeli (DEM) : Müsilajbank
10 Haziran 2021Türkiye son yıllarda saklanamayacak şekilde, adı konmamış Dondurulmuş Ekonomi Modeli (DEM) uygulanıyor. DEM aynı zamanda Serbest Piyasa Ekonomisinin de rafa kaldırıldığı dönem olarak çıkıyor karşımıza. Ne demek istediğimizin ip uçlarını verelim; gerçekten böyle olup olmadığına birlikte karar verelim. İstanbul işgal edilmiş; Bâbıâli gazeteleri “Meleklerin Cinsiyetini” tartışıyor. Bankacılık sektöründe durum tam bu günümüzde. Asıl ana sorunlar dillendirilmiyor. Bir kaç bağımsız ekonomi yazarlar dışında; sorunlar dillendirilmediği için çözüm de üretilemiyor. ‘Sorunları dondurmak‘ çözüm değildir. Çözümsüzlüğün sonu çöküştür, bankacılık sektöründe ‘sorunlu krediler‘ sektörün Müsilajbank halidir bilene! Uzatmayacağım. Başlıkları vereceğim içini siz doldurun.
- Bankalarda Kredi Takip süreleri 90 günden 180 güne çıkarıldı,
- İcra, Hacizler, İflaslar yasaklanmış ama İcra Dosya sayısı 22 milyonu aştı.
- İşçi çıkarılması yasaklandı ( gerçi KOD-29 gibi alternatifi yaratıldı ),
- Çek yazılması ertelendi ( 30 Nisan Çek Vakası ),
- Ticaret Faaliyetler zararlar kapanmadan yasaklar ile askıya alındı,
- Hangi kalabalık ortamında Covid bulaş olacağı siyasi kararlar ile belirlendi,
- İşsizlik maaşı yerine Kısa Çalışma Ödeneği uygulamaya kondu,
- Kredi ile borçlanma “Teşvik” gibi sunuldu,
- Bankalar kıskaca alındı, ne yapacakları dayatıldı ( önek : Aktif Rasyo )
- Swap, Türev Döviz işlemleri, Sermaye hareket sınırını otorite belirledi.
- Kurumların inandırıcılığı kalmamış (Örnek : TÜİK )
- TCMB ve Başkanı Özerkliği sarsıldı ( Dört ayda bir Başkan değişikliği )
- Günübirlik yaşayan insanlar yok sayılıyor ( Müzisyenler, seyyar satıcılar, garsonlar… vb)
- Sorunlar yok sayılarak, ortadan kalkmış olmuyor! Sosyal Barış bozulmuş, intiharlar artmış.
- Merkez Bankası Rezervleri erimiş; günlük tartışmaların tam ortasında olmuş.
- Turist beklentisi ile Pandemi Toroslardan sonra kontrol altına alınmış gibi davranma başlanmış.
- Turist yağıyormuş gibi davranma başlamış ( Rusya, İngiltere gibi ülkelerin ülkeye uçuş yasağı devam ediyor ).
- Banka kredilerin yoğunlaştığı, İnşaat sektörünün yığın hale gelmesi için depreme gerek kalmamış.
- Ekonominin tanımı olan; Kıt kaynaklar etkin kullanılmıyor,
- Tarımsal alanlar üçte bir daralmış, borç bilmeyen çiftçi, borç batağına batmış.
- Eğitim çökmüş, gençler yurtdışına nasıl kapağı atarım derdine düşmüş.
- Halk son bir umut hamlesi ile Bitcoin gibi kumara batmış.
- Kabus gibi; Faizler, Kur, Enflasyon aynı anda artmaya başlamış.
- Yüksek faize rağmen vatandaş bankalara borçlandıkça borçlanmaya devam etmiş.
- Kurumlarda Liyakat sahibi olmayan insanlar köşe başlarına yerleşmiş. Banka Yönetim Kurumları siyasiler ile dolmuş.
- En vahimi; sorunlar tartışılmaz hale gelmiş.
- Yabancı Sermaye kaçmış gitmiş, kalanlar fırsat kollamaya başlamış.
- Vatandaş, yüksek faize rağmen kendi parasına güvenmiyor; Gerçek Kişilerin ‘Dolarizasyon’ oranı %57,9 olmuş ( Mayıs 2021).
- Cari açık ve Dış Ticaret açığı sorunumuz devam ediyor.
- Dünya ortalamasının üzerinde; yüksek Faiz, yüksek enflasyon, yüksek devalüasyona rağmen ‘durgunluk’ hali ile hepsi bir arada olmasını becermişiz.
Aslında her madde ayrı yazı konusu. Bu işin sonu ne mi olur? Zamanında; Liyakat sahibi insanların önerileri dikkate alınmadan; etkili Tedbir alınmaz ise diğer sektörler ne olur bilemem ama uzmanlık alanı olduğum bankacılık sektörü Müsilajbank haline gelir; hazırlıklı olun derim. Açık kaynaklardan, rakamlar ile ortaya koyduk; Banka sektöründe kredilerin %15’lik kısmı sorunlu hale geldi, ne kadar kredi yüzdürüldüğünü kimse bilmiyor. Sorunlu kredileri cam kulelerin altına süpür süpür nereye kadar; müsilaj gibi patladı patlayacak! Kokular var, kendisi yok. Gözle görünür hale geldiğinde de Marmara kıyılarının bu günkü hali gibi “nereden çıktı bunlar” diye “far görmüş tavşan gibi baka kalacağız” haberiniz olsun! Biz tecrübemiz ile gördüğümüzü yazalım da kimse iki gün sonra kalkıp niye uyarmadınız demesin! Durum bu kadar acil ve önemli, ‘sorunlu kredilere çözüm üretilsin‘, sonra “duyduk duymadık” demeyin!
Erol TAŞDELEN