Çetin Ünsalan Yazdı: Ah şu çiftçiler yok mu?
21 Nisan 2021Patates soğan tartışmasını hatırlıyorsunuz. Çiftçinin elinde kalan, maliyetinin altında satmakla satmamak arasında çelişki yaşanan büyük bir plansızlığın esiri. Daha sonra ne oldu? Önce İstanbul Büyükşehir belediyesi harekete geçti, ardından o ana kadar duran Bakanlık devreye girdi.
Aldı patatesi soğanı sonra da dağıttı. Dağıttı dağıtmasına da, bir de bunu övünç meselesi yapmayı ihmal etmedi. Hadi diyelim ki dağıtmaya başlamakla geldiğimiz noktaya kadar her şey siyasetin bir parçası. Her ne kadar hoşlanmadığım bir parça da olsa, ne yazık ki Türkiye koşullarında kusurdan övünç çıkarmayı iyi bilenlerin siyaset yaptığı bir iklimdeyiz.
Fakat övünmenin dozunu arttırır, bir de zor durumdaki çiftçiye müsrif muamelesi yaparsanız, artık işin tadını kaçırırsınız. Bunu nereden çıkarıyorum? Belediyelerde Gıda Bankacılığı Çalıştayı gerçekleşti.
Dip not gıda bankacılığının da doğru bir sistem olduğunu düşünüyorum. Fakat FAO Türkiye Temsilcisi’nin bile olduğu bir ortamda Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin söyledikleri yenilir yutulur cinsten değil.
Umuyorum amacını aşan bir ifade olarak kullanmıştır. Çünkü kaş yapayım derken göz çıkarmanın Türkçe tercümesinin nasıl olacağına dair inanılmaz bir örnek sergiledi. Bakan Pakdemirli gıda bankacılığı kapsamında israftan söz ederken, konuşması patates soğana gelince şu cümleleri kurdu:
“Yeni hasat dönemi öncesi üreticilerimizin ellerindeki ürünlerin israfını önledik ve bu ürünleri ihtiyaç sahibi ailelerimize dağıttık. Bu uygulama aslında güzel bir gıda bankacılığı örneğidir. Bugüne kadar 81 ilimizde, toplam 40 bin ton patates ve 10 bin ton kuru soğanın dağıtımını gerçekleştirdik. Böylece, üreticimizin depolarındaki ürünlerin israf olmasını önleyerek gelecek sezonda üretim yapma isteğini de güçlendirdik.”
E artık pes… Yani plansızlıktan ders çıkardığınızı söylemek yerine, aslında bunların bilinçli bir şekilde satılmayıp israf edildiğini ima eden bu açıklamalar üzerine ne demek gerekir? Bu sözler öyle bir hava yaratıyor ki; sanki üretici bilinçli bir biçimde elindeki malı depoya koymuş, çürümesini bekliyor.
Oysa gerçek neydi? Kilosu 1 TL maliyeti olan patatesin 60 kuruşa alınmak istemesi. Hatta bazı çiftçiler mecburiyetten 15 kuruşa bile sattıklarını bile dile getirdiler. Ayrıca İBB harekete geçene kadar öylece izlenen bir süreçti bu.
Bakan Pakdemirli’nin plansızlık nedeniyle rekolte fazlasına, maliyeti kurtarmadığı için de satılamama sonucuna neden olan bu olayı, bir israf eylemi gibi satıp, sonra da satın almayı israfı önleyen bir hamle olarak anlatması nasıl tarif edilebilir?
Patates, soğan ve çeltikin elde kalmasının nedenini sorgulamaktı esas konu. Elde kaldıktan sonra onun alınıp bedava dağıtılması ayrı bir mesele. Fakat biz yine mazrufa değil zarfa baktığımız için, işin sorumlusu Bakan da çıkıp, üreteni israf etmekle suçlayabiliyor. Gerçekten artık bu ülkede akıl tatile çıktı.