Reel Sektör
Füsun Sarp Nebil yazdı: Elektrikte Kurulu Güç 98 GW, Yıl İçinde Anlık Maksimum Kurulu Güç İhtiyacı 50 GW, Kesintisinin Nedeni ise 5 GW Eksik Olması
Başlığa bakıp, bu yazıyı yazanın matematiği de zayıfmış diye düşünebilirsiniz. Ama matematiğim gayet iyi. Bozuk olan düzen. Nedenini anlatalım. Güne…
Başlığa bakıp, bu yazıyı yazanın matematiği de zayıfmış diye düşünebilirsiniz. Ama matematiğim gayet iyi. Bozuk olan düzen. Nedenini anlatalım.
Güne elektrik kesintisi ile uyandık. İstanbul, İzmir, Ankara, Gaziantep, Konya, Bursa, Adana, Mersin, Kırklareli, Hatay, Uşak, Manisa başta olmak üzere çok sayıda şehirde elektrik kesintileri yaşandı.
Kesinti herkesi meraklandırdı; yangın denildi, kuraklık denildi, klima denildi. Ama yıllardır bilinen bir şey Türkiye’nin en çok elektrik enerjisi harcadığı günler 20 temmuz – 5 ağustos arasında bir gündür. Aşağıdaki grafikten bunu kendiniz de görebilirsiniz (şemayı tıklarsanız, grafiğin yer aldığı sayfaya gidip kendiniz de bakabilirsiniz).
Şimdi soru şu ; Bu aralığın durumu yıllardır biliniyorsa, kuraklık, klima, mlima demeden, bu döneme özel önlem alınması gerekmiyor mu?
Ama “o da nesi?” Bırakın önlem almayı durum tam tersi. Yani başlıkta gördüğünüz gibi kapasitemiz 2 kat dolayısıyla bol bol yetmesi lazım ama nedense 5.000 MW eksik var.
Elektrik kesintisinin nedeni, Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) tespitine göre, verilen elektrik enerjisi ile tüketilen enerji arasında yaklaşık 5.000 MW eksiklik olması [1]. Dolayısıyla “Elektrik Piyasası” doğru çalışıyor yani kapasite bu düzeyde kullanılıyor olsaydı, kullanımın yükseldiği dönem için ekstra bir önlem gerekli olmayabilirdi. Çünkü başta da dediğimiz gibi, Türkiye’nin kurulu gücü 98 Bin MW, tüketim ise yukarıdaki grafikten görüyorsunuz, ortalama 40 bin MW ve bahsettiğimiz en çok harcanan günlerde bu maksimum 50 bin MW oluyor. Yani hala kurulu gücün yarısı ya da 2/3’ü kadar.
O zaman nasıl oluyor da 5.000 MW eksik oluyor?
Bunu ve elektrik piyasası ile ilgili başka sorularımızı, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) yönetim kurulu üyesi ve elektronik yüksek mühendisi Mehmet Özdağ’a sorduk. Cevapları en aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz. Yine de bu konuşmadan önemli noktaları, burada sizler için özetleyelim;
Mehmet Özdağ, yaşanan kesintilerin temel sebebinin elektrik enerjisinin piyasalaştırılması olduğunu söyledi. Bugün ülkemizin tükettiği elektrik enerjisinin yüzde 80’inin özel şirketler tarafından karşılandığını belirten Özdağ bunun sonucunda elektriklerin kesilebildiğini söylüyor :
“Türkiye’nin kurulu elektrik enerji kapasitesi 98 bin MW. Bunun 10 GW’ını kendi iç ihtiyaçları için kullanıyorlar desek, 10 MW’ını da arıza vs desek. Şu anda en az 70 GW kurulu kapasitemiz var. O zaman bu kesinti neden oluyor?
Çünkü elektrik piyasasında yönetim zafiyeti var. Piyasanın % 80’i özel firmalara ait ve bizim çıkardığımız sonuç şu; maliyetler yükselmiş ise, bazı firmalar santrallarını kapatmış olabilirler. Yani sisteme elektrik vermiyorlar.
Şu anda belki kendi evinde yaşam destek ünitesine bağlı olan insanlar var. Belki birçok sanayi tesisinde anlık üretim sırasında bunu tolere edemeyecek yerler var. Ulusal bazda bir şeyden bahsediyoruz. Ulusal ölçekli afet sırasında böyle bir kesinti olabilir. Ama şu an böyle bir durum da yok. Dolayısıyla bir biçimde izah edilebilir olması gerekiyor.
Bizim yaptığımız görüşmelere göre 50 bin megavatın üzerinde anlık tüketim olmuş. Peki nasıl oluyor da 20 bin MW yedeğimiz olduğu bir sistemde, 5 bin MW’ı yönetemiyoruz. Biz bunun bir yönetim zaafiyeti olduğu görüşündeyiz.
Özdağ siyasi yönetimin hesap verme zorunluluğu duymamasının da bu sonucu getirdiğine işaret ediyor.
Siz de söylediniz; 20 temmuz – 5 ağustos arası bu ülkede yıllardan beri elektrik enerjisinin en tepe tüketildiği dönemlerdir. Bu tarihler kuraklık ve sıcaklık etkisinin en yoğun yaşandığı dönemlerdir. Yani hidroelektrik santrallerindeki su seviyesinin düşmesi sürpriz bir şey değildir. Kuraklık sıcaklık meselesi de aynı şekilde öngörülmeyen bir şey değildir.
Bütün bunlar öngörülebilirken, niçin bugün bu kesintiyi yaşıyoruz. Bu tamamen sistemin yönetilememesinin, siyasi yönetimin ve enerji yönetiminin bize hesap verme zorunluluğu hissetmemesinden kaynaklanıyor.
Yine de kamu tarafında çalışan mühendis ve teknisyenler olduğunu unutmamak lazım. Onlar bu 5 bin MW’lık eksiklik için güç dengelemesi yapılmasa belki de yine dünyanın sayılı sistem çökmesini yaşayacaktık. Bu yönetimsizlik ile elektrik sistemimiz, 31 mart 2015’de yaşadığımız gibi toptan çöker ve 7-8 saat ve hatta daha uzun elektriksiz kalabilirdik. Yani bugün belki de yaşadığımız şey kötünün iyisi olmuş olabilir .”
Özel Sektör elektrik fiyatlarını beğenmiyor diye düşünüyoruz
Özdağ’ın belirttiği bir husus da, 2001 yılında elektrik piyasası kanunu yürürlüğe girdikten sonra elektrik enerjisini alınır satılır bir meta olarak değerlendirilmeye başlaması. Bu durumun halkın en tabii haklarından birisi olan enerji konusunda, talebin karşılanmasında ve fiyat konularında sorunlara yol açtığını belirtiyor. Özelleştirme sonrasında kamunun elektrik enerjisinde yeni yatırımlar yapmasının da bir anlamda önünün kapatıldığına işaret ediyor. Şöyle diyor;.
“Yaşadığımız kesintilerin temelinde yatan elektrik enerjisinin piyasalaştırılmasıdır. Bunları resmi kaynaklardan doğrulama olanağımız olmayabilir. Bazıları da ticari sır anlamındadır. Ama özellikle elektrik fiyatlarına baktığımızda özel sektörün üretim fiyatlarını beğenmediğini düşünüyorum”
Biz de fiyatlara baktık. Aşağıda güncel fiyatları görebilirsiniz. Resme tıklarsanız da sizi fiyatların olduğu sayfaya taşır.
Tıklayarak gideceğiniz sayfada, hangi santralın ne nedenle çalışmadığı da yazıyor. Birçoğu arıza diyor. Bu arızalar hele böyle netameli günlerde neden hızlıca tamir edilmemiş acaba? Ya da kapatılmalara bahane olarak mı kullanılmış?
Doğal Gaz Santrallarının 3’de 1’i Çalışmıyordu
Mesela tabloda, doğal gaz santrallarının düşük kapasiteli çalıştırıldığı görülüyor. Aşağıda 2 ağustos, sabah 10’daki üretimi görüyorsunuz. Toplam 41.232 MW’ın 17,3 Bin MW’ı Doğal Gaz olarak verilmiş. Halbuki doğal gazda tam kapasite 26 MW. Yani ancak 3’de 2’si çalışmış. Çünkü doğal gaz ile elektrik üretiminin maliyeti pahalı.
Bir de şu grafiğe bakalım; sabah saat 4’ü gösteriyor. Dikkat ederseniz güneş enerjisi gece olması gerektiği gibi sıfır. Ama yukarıdaki tabloya bakarsak, sabah güneş enerjisinin çalışmaya başladığı görülüyor. Özdağ’a bu konuyu da yani yenilenebilir enerji konusunu da sorduk. Getirilen yönetmeliklerle güneş enerjisinin önünün kapatıldığını anlattı. Bireysel enerji üretiminin engellenmesinin ise bambaşka bir aptallık olduğunu belirtti. Bunu bir başka programda daha detaylı konuşacağız.
Eylülde Zam Gelir mi?
Yukarıda verdiğimiz sayfalardaki verilere bakıldığında görülen bir başka durum da şu; eylül ayında elektriğe yeni bir zam gelme olasılığı yüksek. 2021 yılı toplamında şimdiye kadar elektriğe %21,90 zam yapılmış durumda. Program öncesi konuştuğumuz bir uzman eylül ayında yeni gelebilecek olan zammı % 15 olarak tahim etti ama EMO, yol sonuna kadar % 30 gibi 2 etapta zam yapılmak istenebilir diye düşünüyor. Bakalım hangi tahmin doğru çıkacak.
Tabii bunu söylerken şunu da hatırlatalım, aynen köprüler, hastaneler, havaalanları gibi, elektrikte de verilmiş garantiler var. Oysa program öncesi görüştüğümüz uzman elektrikte garantinin verilmesinin anlamsızlığını şu örnekle anlattı;
“Diyelim ki, bir taraftaki baraja o sene iyi yağmur yağdı. Yani elimizde ucuz elektrik imkanı var. Bu durumda neden öbür taraftaki pahalı elektriği garanti etmek zorundayız?”
Yani özelleştirmede düzeltilmesi gereken hususlar olduğu anlaşılıyor. Bunlar garantiler, fiyatlar, yatırımlar. Bugünkü kesintinin yani eksik üretimin nedeni arıza ise, sorgulamamız gereken şey şu; özel sektör verdiği hizmete yönelik yatırımlarını yerine getiriyor mu? Bu yatırımları yerine getirmesi için Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) denen kurum acaba görevini ne kadar yerine getiriyor? Ya da ne olup bittiğini farkında mı? Ya da farkındaysa bu kesinti neden yaşandı?
Şu ana kadar EPDK’dan bu önemli kesinti için bir açıklama duymadık. Sayfalarına baktığımda ise, basın açıklamalar bölümünde 2016 yılında başkanın bir konuşmasından başka bir şey yok. Neden? EPDK tüketici lehine çalışan bir kurum değil midir? Enerji piyasalarını kimin için düzenliyor? [2]
Barajlarda Meteoroloji Raporları ve DSİ Uyarıları Ne Kadar Uygulanıyor?
Bu arada bir iddia da, elektrik üretimi için barajlarda tutulan sularla ilgili. Bu suların, eğer meteoroloji raporunda aşırı yağmur verilmişse, DSİ tarafından yapılacak uyarı ile –sel tehditine karşı– önceden boşaltılması gerektiği ama özel firmaların zar zor topladığı suyu, boşaltmakta isteksiz olduğu için bazı sellerin oluşabileceği gibi bir iddia var. Bunun incelenmesi lazım. Acaba inceleyen birileri var mı?
Peki Nükleer Santral?
Bir de nükleer santralın garanti edilmiş ücreti var. Bu yazıda konumuz “çevresel etkiler” değil. Çevre başlıbaşına ayrı bir sorun ve biz bu yazıda onu değil, fiyatlamayı konuşmak istiyoruz.
Akkuyu Nükleer santralı için, şu anda kırkbeş-elli kuruş olan piyasa fiyatına karşın 12.35 $cent – 15.30 $cent arasında fiyat garantisi verilmiş. Alt limitten baksak bile 3 katı. Üstelik 15 sene garanti var. Bu da başka bir saçmnalık. EMO Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Özdağ, bu garantinin ve nükleer santralın çalışmaya başlaması ile elektrik fiyatlarını daha da yukarı çekeceği düşüncesinde.
Verimlilik ve Tasarruf
EMO Yönetim Kurulu üyesi ve elektronik mühendisi Mehmet Özdağ’ın en çok üzerinde durduğu konu ise, “Enerji Verimliliği ve Tasarruf” oldu. Harcamayı konuşmaktan tasarrufu konuşmaya sıra gelmediğini ikaz ediyor ve halkın yani hepimizin enerji konusuna daha özenli yaklaşmamız gerektiğini ısrarla belirtiyor. Bu kapsamda binalarımızın daha iyi izole edilmesi ve inşaat yönetmeliklerinin buna göre düzenlenmesi bir an önce düşünülmesi gereken bir konu.
Santrallarımız var ama kullanamıyoruz. Özelleştirme yapmışız ama firmaları denetleyemiyoruz. Tam tersine firmaların sözü geçiyor. Enerji piyasası düzenlemeleri var ama sonuçlara baktığımızda kesintileri ya da fiyatları ile kullanıcılar yani tüketici/sanayici lehine değil gibi gözüküyor. Güneş, rüzgar, su kaynaklarımız, başka ülkelerin –gerçekten kıskanacağı–sahip olamadığı bir düzeyde. Ama gerektiği gibi kullanmadığımız için dünya kadar dövizimiz yurtdışına gidiyor. Yani diğer pek çok konuda olduğu gibi Enerji yönetimi konusunda da sınıfta kalmışız.
Özetle, bu hükümet 19 yıldır yaptıkları ile enerji sektörünü de yönetmeyi beceremediğini göstermiş durumda. Bundan sonra gelecek olan yeni yönetimlerin, acilen ortak aklı toplayıp, bu konuda çalışma yapması gerekiyor. Ülkemizin geleceği için önemli bir konu olan enerji alanında, ısıtmadan, dijitalleşmeye, fabrikalarımızdaki üretime, sağlığımıza, eğitimimize, yani her şeye etki eden bu konunun düzgün yönetilmesi ve şu andaki beceriksizliklerin hızla düzeltilmesi lazım.
Aşağıda bu konuları konuştuğumuz video var..
https://www.youtube.com/watch?v=hUatZyktKS8
Enerji konusunda tüketici olarak, hem hakkımız olan enerji yönetimini istemek, hem de tasarruf ve verimlilik için sorumluluk almak ve farkında olmak gerekli. BUGÜN.. YARIN DEĞİL..
[1] EMO : Yönetim Zafiyeti, Elektrik Kesintisi Getirdi
[2] Elektrik Piyasası Basın Açıklamaları Listesi
Ernst & Young: Yeşil enerji 110 bin istihdam sağlayabilir
Veysi Dündar: İktidar Emsalsiz Yıkım Yaşatıyor
PMI Temmuz: AB ve Türkiye’de güçlendikçe enflasyon artıyor