Ekonomi
TEPAV: İşgücü Piyasasında Suriyeliler: Arz ve Talep Yanlı Analizler
Suriyelilere yönelik anketlerden öne çıkanlar 2011 yılında başlayan yoğun göç dalgası sonucunda öncelikle mülteci kamplarında barınmaları sağlanan Suriyelilerin Türkiye’deki şehirlere…
Suriyelilere yönelik anketlerden öne çıkanlar
2011 yılında başlayan yoğun göç dalgası sonucunda öncelikle mülteci kamplarında barınmaları sağlanan Suriyelilerin Türkiye’deki şehirlere yerleşmelerinin önü, 2012 senesinde gayri resmi bir şekilde ve belirli bir yerleştirme planı olmaksızın açılmıştır. Bu durum, işsizlik, kayıt dışılık, illerin hazmetme kapasitesinin üzerinde bir nüfusa sahip olması ve buna bağlı olarak yerel yönetimlerin kapasitesinin de artan nüfus karşısında yetersiz kalması, sosyal barışın sağlanmasında zorluklarla karşılaşılması gibi uyum süreci bakımından pek çok istenmeyen sonucun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Araştırmaya katılan Suriyelilerin yaklaşık %30’u, ağırlıklı olarak geçim kaynağı sağlayamadıkları gerekçesiyle, kayıtlı oldukları ilk ili değiştirmişse de gittikleri illerde aradıklarını bulmaları her zaman mümkün olmamıştır. Anket sonuçlarına göre Suriyelilerin %93’ü bir meslek sahibi olmasına karşın sadece %55,8’i bir işte çalıştığını beyan etmiştir ve bu kişilerin neredeyse tamamı kayıt dışı olarak istihdam edilmektedir. Bu veriler, göç yönetimine ilişkin plansızlığın direkt bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Proje kapsamında yapılan çalışmalar, Suriyelilerin uyum sürecine dair deneyimlerinin şehirden şehre farklılaştığını göstermiştir. Buna göre Adana, Suriyelilerin günlük hayata ve çalışma hayatına uyumu bakımından diğer illerin oldukça gerisinde kalırken, herhangi bir sorunla karşılaşmadığını belirten Suriyelilerin oranı bakımından ise Gaziantep, diğer illerin önüne geçmektedir. Herhangi bir sorunla karşılaşmadığını belirten Suriyelilerin oranı Adana’da binde 9 iken Gaziantep’te aynı oran %19,3’tür. Bununla birlikte, Suriyelilerin günlük hayatta ve çalışma hayatında karşılaştıkları zorluklar il bazlı incelendiğinde, “düşük ücret”, “kayıt dışı / güvencesiz çalışmak zorunda olmak” ve “dil bariyeri” tüm illerde en çok ifade edilen sorunlar olarak öne çıkmıştır.
Yapılan analizler, başarılı bir uyum süreci için dil yetkinliği ile eğitimin önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Çalışma hayatında ve sosyal hayatta bir sorun yaşamadığını ifade eden Suriyelilerin çoğu Türkçe konuşabildiğini belirtmiş kişilerdir. Suriyelilerin eğitim düzeyi arttıkça, kötü çalışma şartlarına maruz kalma olasılıkları azalmıştır. Bu bulgular, Suriyelilerin ekonomik ve sosyal hayata uyum sağlaması bakımından dil kursları ve meslek edindirme kurslarının öneminin altını çiziyor olsa da, çalışma kapsamında ankete katılan Suriyelilerin yalnızca %15’i, Türkiye’ye geldiğinden beri herhangi bir kursa katıldığını belirtmiştir. Dil kursları dışarıda bırakıldığında, bir meslek öğrenmek amacıyla kursa katılanların oranı ise neredeyse yarı yarıya azalmaktadır. Buna karşılık en az bir meslek edindirme kursuna katıldığını belirten 10 Suriyeli’den yalnızca 6’sı katıldıkları kurslar sayesinde öğrendikleri mesleği icra edebilecek yetkinliği kazandığını belirtmiştir. Bu veriler, Türkiye’de karşılaştıkları zorluklara rağmen Suriyelilerin %79’unun Türkiye’de kalmaya sıcak baktığını belirtmesi ile birlikte değerlendirildiğinde, ilgili kursların iyileştirilmesi ve istihdam piyasası ile bağlantılarının güçlendirilmesi daha da önemli bir konu haline gelmektedir.
Ülkelerindeki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınırken çoğunlukla yanlarında diploma, sertifika ya da eğitimlerini ve geçmiş deneyimlerini kanıtlayacak herhangi bir doküman getirme şansı olmayan Suriyeliler için yetkinliklerinin tespit edilmesi ve belgelendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda MYK Mesleki Yeterlilik Belgeleri, Suriyelilerin Türkiye’de kalmaları halinde niteliklerine uygun işlerde çalışmalarını kolaylaştırırken, bir yandan da barış ortamının sağlanmasıyla birlikte Suriye’ye dönmeleri halinde de ülkelerinin yeniden inşası sürecine daha fazla katkı sunmalarını sağlayacaktır. Bu nedenle hem bireylerde hem de işverenler arasında belgelendirmeye yönelik farkındalığın artırılması, meslek edindirme kurslarının içeriklerinin MYK belgelendirme süreçleriyle uyumlu hale getirilmesi, Suriyelilerin işgücü piyasasına daha sürdürülebilir bir şekilde entegre olmalarını kolaylaştıracaktır.
Türk vatandaşlarına yönelik anketlerden öne çıkanlar
Ankete katılan Türk vatandaşlarının neredeyse tamamı bir meslek sahibidir ve yaklaşık yarısı mesleklerinde 10 yıl ve üzeri deneyime sahiptir. Buna karşılık, Türk vatandaşlarının çalışma hayatında karşılaştıkları sorunların Suriyelilerinkiler ile benzerlik gösteriyor olması, işgücü piyasasına ilişkin yapısal sorunların varlığına işaret etmektedir. Her 5 Türk’ten 1’i çalışma hayatında sosyal güvence eksikliğine dikkat çekerken, düşük ücretlerle çalışmak zorunda kaldıklarına ve maaş ödemelerinin düzenli yapılmaması nedeniyle karşılaştıkları zorluklara vurgu yapan kişilerle de karşılaşılmıştır.
Suriyeliler ile benzer bir şekilde Türklerin de sosyal ve çalışma hayatına dair deneyimlerinin şehirden şehre farklılık gösterdiği gözlemlenmiştir. Suriyelilerden farklı olarak olumsuz deneyimleri olduğunu belirten Türklerin Gaziantep, Mersin ve Konya’da diğer illere kıyasla daha fazla olduğu görülmüştür. Daha detaylı bakıldığında ise ağır işlerde çalışmak zorunda kaldığından şikayet eden Türklerin en çok Konya ve Mersin’de; sosyal güvence eksikliği, düşük ücret ve düzensiz maaş ödemelerinden şikayet edenlerin ise en çok Gaziantep’te olduğu görülmüştür. Gaziantep’in aynı anda hem çalışma hayatında zorlukla karşılaştığını belirten Türk vatandaşlarının hem de herhangi bir zorlukla karşılaşmadığını belirten Suriyelilerin en fazla olduğu il olarak karşımıza çıkmasının, kentte işgücü piyasasında mülteci emeği lehine bir değişime işaret ettiği düşünülmektedir.
Türk vatandaşlarına yönelik anketten elde edilen veriler, her 10 Türk vatandaşından 6’sının Suriyelilerin ülkelerine dönmeyeceğini düşündüğünü göstermektedir. Dikkat çekici bir başka konu ise ankete katılanların neredeyse yarısının (%43,8) Suriyeli bir tanıdığının olmamasıdır.
Yapılan görüşmelerde, Türk vatandaşlarının Suriyelilere yönelik algısının, Suriyeli bir tanıdığı olup olmaması ile ilişkili olabildiği gözlemlenmiştir. Türklerin yarısına yakını Suriyelilerin Türkiye’de olmasının kendileri için bir fark yaratmadığını veya kendilerine herhangi bir şey hissettirmediğini belirtmiştir. Suriyeli tanıdığı olan her 10 Türk’ten 1’i Suriyelilerin Türkiye’deki varlıklarının kendilerini mutlu ettiğini ifade etmiştir.
Türk vatandaşlarına Suriyelilerin istihdam piyasası üzerindeki etkileri sorulduğunda ise yarısından fazlası (%55,3) Suriyelilerin işlerini kaybetmelerine neden olduklarını ve iş bulmayı zorlaştırdıklarını belirtmiştir. Buna paralel olarak her 3 Türk vatandaşından 2’si ise Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri halinde kendileri için iş bulma imkânlarının artacağı görüşünü dile getirmiştir.
İşverenlere yönelik anketlerden öne çıkanlar
Proje kapsamında uygulanan ankete katılan Türk işverenler arasında çok küçük bir kesimin (%13,3) hâlihazırda veya geçmişte Suriyeli istihdam etme deneyimi olduğu görülmüştür.
Firmaların %70’inden fazlasının istihdam ettikleri çalışanlarını tanıdık vasıtasıyla bulduğu göz önünde bulundurulduğunda, Suriyelilerin bu firmalarda istihdam edilme potansiyelinin hayli düşük olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, açık pozisyonu olduğunu belirten işverenlerin yarısının, işyerine uyumda karşılaşılabilecekleri zorluklar ve kültürel farklılıklar gibi nedenlerden dolayı bu açık pozisyonları için Suriyeli istihdam etmeyi düşünmediklerini belirtmiş olması, mültecilerin işgücü piyasasına entegrasyonundaki bariyerlere yönelik önemli ipuçları barındırmaktadır.
Anket bulguları ve yapılan derinlemesine mülakatlardan elde edilen verilere dayalı olarak önerilerimiz aşağıdaki gibidir:
– Firmalar, Suriyeli çalışan istihdam edilmesi ile ilgili kanun ve prosedürler hakkında üye oldukları meslek odaları tarafından düzenli olarak bilgilendirilmelidir.
– Kızılaykart sahipliğinin kayıtlı istihdam üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi amacıyla Sosyal Uyum Yardımı Programının etkilerinin ölçülmesi üzerine kapsamlı bir çalışma yürütülmeli ve elde edilecek sonuçlara göre programdan yararlanma koşulları
zorlaştırılmalı yahut gözden geçirilmelidir.
– Kayıtlı istihdamın desteklenebilmesi için iş arayan veya başka bir ilde iş bulan Suriyelilere seyahat serbestisi getirilmeli, kayıtlı oldukları ilde çalışma zorunluluğu kaldırılmalıdır.
– Üyeleri arasında Suriye sermayeli firmalar da bulunan sanayi ve/ya ticaret odaları ile esnaf odaları, ilgili firmaları mevcut mevzuat ve mevzuattaki değişiklikler hakkında bilgilendirmek amacıyla bünyelerinde Suriye Masası kurmalıdır.
– İşverenlerin ve çalışanların mesleki belgelendirmeye yönelik farkındalığı artırılmalı ve belgelendirilen mesleki yeterliliklerin kapsamı genişletilmelidir. Belgelendirme kapsamına alınacak yeni yeterlilikler belirlenirken, Suriyelilerin yetkinliklerinin yoğunlaştığı alanlar da dikkate alınmalıdır.
– Yetkilendirilmiş Belgelendirme Kuruluşlarının (YBK) Suriyeliler için Arapça dilinde sınav yapma kapasiteleri artırılmalıdır. Her ne kadar başarılı bir entegrasyonun temelinde dil yetkinliği kazanmak yatıyor olsa da, mevcut koşullar altında kişilere ana dilde sınav
hakkı tanınmasının fırsat eşitliği sağlamak ve işgücü piyasasından dışlanmalarını önlemek bakımından önemli olduğu düşünülmektedir.
– MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi almaya hak kazanmak için YBK’larca tasarlanan ve uygulanan teorik ve performansa dayalı sınavlar, işlerin yapılış biçimindeki değişiklikleri yansıtacak şekilde belirli aralıklarla gözden geçirilmelidir.
– İşverenler istihdam ettikleri Suriyelileri Türkçe öğrenmeye teşvik etmeli, kurum içi eğitimlerle mesleki Türkçe öğrenmeleri sağlanmalıdır.
– Suriyelilerin niteliklerine uygun işler bulmalarını kolaylaştırmak ve kayıtlı istihdama ilişkin farkındalıklarını artırmak için İŞKUR kariyer danışmanlığı hizmetlerinden daha etkin ve yaygın bir şekilde yararlanmaları sağlanmalı, bunun ilk adımı olarak Suriyeli
nüfusun yüksek olduğu iller öncelikli olmak üzere İŞKUR il müdürlüklerinde Arapça bilen personel istihdam edilmelidir.
– Suriyelilere özgeçmiş hazırlama ve mülakat teknikleri ile ilgili eğitimler verilmelidir. Yeni istihdama yönelik teşvik bileşeni olan projeler bu gibi tamamlayıcı aktiviteler içerecek şekilde güçlendirilmelidir.
– Mesleki eğitim odaklı projeler, faydalanıcılarının iş hayatına geçişini kolaylaştıracak şekilde belgelendirme ve staj gibi destekleyici aktiviteler içermeli veya bu gibi aktiviteleri içeren projelerle iş birliği içinde çalışılmalıdır.
– Meslek edindirme kurslarının etkinliğini artırabilmek için kurslara katılımın ön koşulu olarak en az B1 seviyesinde Türkçe dil şartı getirilmelidir.
– Suriyelilere geçim kaynağı sağlamak nihai amacıyla tasarlanan ve uygulamaya koyulan projeler arasında koordinasyon sağlanmalı, bu görev fon sağlayıcı kuruluşlar tarafından üstlenilmelidir.
– “Profesyonel kursiyerliği” önlemek amacıyla Suriyelilerin cep harçlığı alarak katılabilecekleri meslek edindirme kurslarının sayısı sınırlandırılmalıdır.
– Suriyeli kadınların işgücüne katılımlarını artırmak için toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik farkındalık artırılmalıdır.
– Yerel yönetimlerin etki alanı genişletilmeli ve il/ilçe belediyelerinin uluslararası fonlardan yararlanma, proje üretme ve uygulama kapasiteleri artırılmalıdır.
– Yaklaşık 10 yılın ardından Suriyelilerin Türkiye’de artık “geçici” veya “misafir” olmadığı kabul edilmeli ve uyum sürecine yönelik politikalar bu ön kabul üzerine inşa edilmelidir.
Türkiye’nin, çok katmanlı bir konu olan göç meselesini bütüncül bir yaklaşımla ele alan
bir göç politikasına ihtiyacı vardır.
Raporun tamamı burada.