Gündem
“TBMM’nin Yasama Etkinliği Yürütme Erkine Bağlı”
Türkiye’de kuvvetler ayrılığını etkin hale getireceği iddiasıyla hayata geçirilmiş olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yani başkanlık sistemini değerlendiren bir rapora göre,…
Türkiye’de kuvvetler ayrılığını etkin hale getireceği iddiasıyla hayata geçirilmiş olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yani başkanlık sistemini değerlendiren bir rapora göre, TBMM’nin yasama etkinliğini artık yürütme erkine bağlı şekilde sürdürüyor.
Halkın şeffaf denetimine açık olması gerektiği görüşüyle demokrasiye işlevsellik kazandırma amacıyla sivil toplum örgütlerinin kurduğu Denge ve Denetleme Ağı, yasama, yürütme ve yargı erklerini yakından izliyor. Bu çerçevede, TBMM çalışmalarını mercek altına aldığı “mecliste.org” adlı yapısıyla kanun yapım süreçleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunuyor.
Denge ve Denetleme Ağı, son olarak mecliste.org kapsamında Türkiye’nin eş zamanlı olarak başkanlık sistemine geçiş yaptığı 24 Haziran 2018’deki genel seçimler ile başlayan TBMM 27. dönemine ilişkin detaylı bir rapor yayımlandı.
Muhalefet partilerince sunulan hiçbir yasa teklifini kabul etme adımı atılmadığı vurgulanan raporda, geçtiğimiz süreçte sadece AKP’nin sunduğu tekliflerden 172’sinin kabul edilerek yasalaştığı bilgisi işaret edildi. Raporda, “Anayasa’nın ‘yürütme’ organı ile ilgili olan 2. bölümünde Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinde ‘kanun çıkarma’ ile olan ilişkisi net bir biçimde ayrılmış olmasına rağmen, meclisin yürütmenin çizdiği alan içinde çalışıyor oluşu Meclisin kanun yapma yönünden etkinliğini, yürütme erkine bağlı hale getiriyor” denildi.
Mecliste.org’un danışma grubu üyesi, yasama uzmanı Doç. Dr. Fahri Bakırcı, başkanlık sistemine geçişe zemin hazırlayan anayasa değişikliğini anımsatarak, o değişiklik ile kuvvetler ayrılığına dayalı dengeli bir sistem kurulacağı ve TBMM’nin etkin olacağına ilişkin iddiaları hatırlattı.
TBMM’de milletvekilleri ve komisyonlara etkin çalışma olanağı sağlanmadığını ve sivil toplum ile işbirliğiyle çalışılmadığını işaret eden Bakırcı, “Yürütme organı tarafından hazırlanan kanun teklifleri, yürütmeye destek veren çoğunluk partilerine mensup milletvekilleri tarafından başkanlığa sunulmuştur. Dolayısıyla bu kanun teklifleri ‘teklif’ adını taşımalarına rağmen, özleri yönünden tasarı niteliğindedir ve Anayasa tarafından yasaklanmasına rağmen kanun tasarısı uygulaması dolaylı yoldan sürdürülmektedir. Bu yüzden de istatistiklerde yer alan ‘teklif’ sayıları tümüyle yanıltıcıdır; TBMM fiili olarak özü kanun teklifi olan hiçbir metni görüşmemekte; sadece yürütme tarafından sunulduktan sonra kanun tekliflerine dönüştürülen ama özü itibariyle kanun tasarısı olan metinleri görüşmektedir” tespitini aktardı.
Torba kanunlar ile ihtisas komisyonları işlevsiz mi kalıyor?
Avukat Başak Başar da TBMM bünyesinde ihtisas komisyonları bünyesinde uzmanlığa dayalı şekilde kanunlar hazırlanması gerekmesine karşın torba kanun teklifleriyle bunun gerçekleşmediğini gündeme getirdi. Başar, “Kanun yapma tekniği yönünden oldukça fazla eleştiri alan torba kanunlar, 17 torba kanunla 149 farklı kanunda değişiklik yapılması suretiyle bu yasama yılında da sıklıkla gündeme gelmiştir. Her ne kadar torba kanunlarda birbiriyle bağlantısı olmayan hükümlere yer verilmemesi gerekmekte ise de birbiriyle bağlantısız düzenlemelerin torba kanunlarda yer aldığı görülebilmektedir. Bu durum ihtisas komisyonlarının belirlenmesinde sorun yaratmakta ve dolayısıyla komisyon görüşmelerinin işlevi de sorgulanır hale gelmektedir. Kanunlaşma aşamasında katılımın çok zayıfladığı bu teknikle, kamuoyunun dağınık ve birbiriyle ilgisiz kanun değişiklerini değerlendirilebilmesi ve sonuçları yönünden yeterli bilgi edinmesi oldukça zor görünmektedir” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda kanun teklifleri görüşmeleri sırasında özellikle AKP’nin son dakika sunduğu değişiklik önergeleriyle yaptığı düzenlemeler ile yasalar ortaya çıkması da raporda ele alındı. Bu nedenle milletvekillerince neyin dile getirildiği veya itiraz edildiği hakkında kamuoyunun bilgi sahibi olamadığını işaret eren Avukat Başar, “Birbirinden farklı alanlardaki düzenlemelerin bir arada kanunlaşması sebebiyle, siyasi partilerin torba kanundaki düzenlemelere yaklaşımı kolaylıkla çarpıtılabilmekte ve kamuoyu tatmin edici bir bilgi elde edememektedir. Yasama faaliyeti kamuoyunun tartışması, katılım ve bilgisinden kopuk bir faaliyet haline gelmektedir. Sonuç kanun değişikliklerine ilişkin kamuoyu tartışmaları olması gerektiği gibi yürümemekte ve oldukça dar çerçeveye sıkışmış siyasi tartışmalar içerisinde toplumun tamamını ilgilendiren düzenlemeler kanun haline gelmektedir” yorumunda bulundu.
Milletvekilleri Yürütme’yi denetleyemiyor mu?
Başkanlık sistemine geçiş sürecinde Anayasa’da Yasama’nın Yürütme erkini denetlemesi bakımından milletvekillerine tanınmış sözlü soru önergesi mekanizması ortadan kaldırılmıştı. Cumhurbaşkanı’nca atanmış bakanları, millet iradesi ve kamu adına denetleme görevini yerine getirmesi bakımından milletvekilleri açısından sadece yazılı soru önergesi mekanizması geriye kaldı. Ancak bunun pek de işlemediği ise raporda, “Bu yasama yılı boyunca milletvekilleri tarafından yönlendirilen toplam yazılı soru önergesi sayısı 14.223 olarak tespit edilmiştir. Bu yazılı soru önergelerinin yalnızca 1244’ü zamanında cevaplanmış, 5367 tanesi de süresi geçtikten sonra cevaplanmış. Cevaplanmadığı gelen kağıtlarda ilan edilen önerge sayısı ise 6239’u bulmuş durumda” tespitiyle paylaşıldı.
Raporda, denetim mekanizmasındaki bir başka sıkıntı ise yanıtlanmış görüntüsündeki soru önergesi sayısı olarak açıklandı. Bu durum, “Bu sayılar yanıltıcı olabilir. Çünkü iktidar bloğu, soru önergelerinin bulunduğu sıralamada daha alt sıralardaki önergeleri öne çekip, cevaplayabiliyor” denildi. Cumhurbaşkanlığı hükümetince, süreci geçtikten sonra cevaplanması için seçilen önergelerin çoğunlukla Anayasa uyarınca belirlenmiş süre geçildikten sonra cevaplandığı da vurgulandı.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge sayısı ise geçtiğimiz yasama yılında 1425 oldu. Raporda, “Bu önergelerin sonucunda 50 adet araştırma açılması kabul edildi, açılması kabul edilen meclis araştırmaları genel çerçeveden bakıldığında Marmara Denizi’nde çevresel bir tehdit haline dönüşen müsilaj problemi ve kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık üzerine açılan ve sonucunda araştırma komisyonu kurulmasına karar verilen konular. Buna bağlı olarak ‘Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’ çalışmalarına başladıktan kısa bir süre sonra, sırasıyla CHP, İyi Parti ve HDP ‘İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeyi gerekçe göstererek komisyondan çekildiklerini açıkladı. Araştırılması kabul edilen 50 önergenin sonucunda ise bu sene açılan araştırma komisyonu 4. geri kalan 1375 adet araştırma önergesine ise gündeme alınmış değil” bilgileri ifade edildi.
VoA / Yıldız Yazıcıoğlu