Ekonomi
Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a yanıt: “Sen artık Türkiye’nin temel milli güvenlik sorunusun”
“Bizi dolarla terbiye edemezler” diyen Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’a yanıt veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bunları öyle bir terbiye…
“Bizi dolarla terbiye edemezler” diyen Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’a yanıt veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bunları öyle bir terbiye ettiler ki bu dolar baronları, bankalardaki mevduatın yüzde 58’i dolar ve avro” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
İktidarın sık sık yaptığı “yerlilik ve millilik” vurgusunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Garantilerin tamamını dolarla yapıyorsun. Araba geçecek köprüden dolarla, araba geçecek tünelden euro’yla. Gayrı milli ve gayrı yerliler bunlar. Yerlilikle, millilikle en ufak alakaları yok” dedi.
“Bizi dolarla terbiye edemezler” diyen Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’a yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Allah aşkına TC vatandaşlığını dolarla satana ne denir ya? Sen dolarla vatandaşlık satıyorsun. Seni terbiye etmişler ve sen evet demişsin buna, el kaldırmışsın. TL milli paramızken dolarla, euro’yla ihale yaptılar. Müteahhit Türk, para yabancı para. Demek ki seni terbiye ettiler. Neyle terbiye ettiler? Dolarla, euro’yla terbiye ettiler” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “mandacı iktisatçı” sözüne de tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Dolarla ihale alanların başına çok şey gelecek. Milletin hayrına ne varsa gelecek. Bu milletin hakkını ve hukukunu savunacağım. Garanti veriyorsun dövizle. Bu mandacılık değil mi ya? Bu millet senin ne mal olduğunu gayet iyi öğrendi. Sen artık Türkiye Cumhuriyeti’nin temel milli güvenlik sorunusun” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:
Hasan Fehmi Güneş Türk siyaset dünyasının önemli aktörlerindendi. En zor dönemlerde İçişleri Bakanlığı yaptı. Bizim yüreğimizdeki canlılığını hep koruyacak. Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimizin başı sağ olsun.
Bugün dünya diş hekimleri günü. Hekimlerin pandemi sürecinde nasıl büyük bir fedakarlıkla çalıştığını biliyoruz. Sağlık çalışanları haftalarca eve gitmediler. Eşleriyle konuşamadılar. Bizim sağlığımız için mücadele ettiler. O nedenle biz aynı şekilde çalışan diş hekimlerine de yürekten sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz.
Öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki, sağlıksız bir planlama ileride atanamayan diş hekimleri sorununu gündeme getirirse kimse şaşmasın. Devlet planlamayla yönetilir. İhtiyaçlar sınırsızdır, kaynaklar sınırlıdır. Ekonominin temel felsefesi sağlıklı bir dengeyi oluşturmaktır. Almanya’da 31 diş fakültesi, bizde 103. Bizdeki kontenjan 8 bin 599, Almanya’da 2 bin 500. Almanya’da 9 öğrenciye bir profesör, bizde 46 öğrenciye bir profesör düşüyor. Bütün genç kardeşlerimize sesleniyorum. Sizin sorunlarınızı çözmeyi aht ettik. Üniversite bitirdikten sonra sizi işsiz bırakan düzeni tepetaklak yıkacağız. Her gencimiz üniversitede okurken, üniversiteyi bitirdiğinde güzel bir ortamda iş bulacak ve çalışacak. Bu düzeni değiştirmenin yolu sizlerden geçiyor. Kendi geleceğiniz için oy kullanın.
‘İKRAMİYE VERECEĞİZ’
Yarın öğretmenler günü. Baş tacımız öğretmenler. Eğitimle ilgili en önemsediğim cümle Gazi’ye ait bir cümle. “Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.” Öğretmenine değer vermeyen bir toplumun eğitimden bir şey bekleme hakkı yoktur. Ülkenin sorunlarını temelden akılcı politikalarla çözmek istiyorsanız önce öğretmenin sorunlarını çözeceksiniz. İktidar bunun farkında mı? Hayır, değil. İtibarlı bir meslek haline getireceğiz öğretmenliği. Öğretmenlik meslek kanunu olacak. Hakimler ve savcıların nasıl ayrı yasaları varsa onların da olacak. Sizin hakkınızdır 3600 ek gösterge. Sözleşmeli öğretmen, vekil öğretmen, hayır efendim. Öğretmen öğretmendir. Ayrımcılığı tamamen bitireceğiz. 24 Kasım’da her öğretmenimize bir aylık ikramiye vereceğiz. Helal-i hoş olsun diyeceğiz. Okullardaki öğretmen açığını süratle bitireceğiz. Atanamayan binlerce öğretmeniniz var ama öğretmensiz okullar var. Geliyor gelmekte olan ve bunların hepsini yapacağız. Söz veriyorum. Onurla yapacağız, gururla yapacağız. Haksızlıklara karşı durmayı öğretmenlerimizden öğrendik. Ama sürekli haksızlıklar yaşanan bir toplumda adalet duygusu zedelenir.
‘CUMARTESİ ANNELERİ DE HAKLI, DİYARBAKIR ANNELERİ DE’
Cumartesi Anneleri her cumartesi oturarak evlatlarını sordular. 700. hafta baskı kurdular, bunları dövdüler ve gönderdiler. Yasaya aykırı davrandılar diye mahkemeye verdiler. Elbette ki Cumartesi Anneleri haklı ama Diyarbakır Anneleri de haklı.
‘MUTFAKLARDA YANGIN VAR’
Mutfaklarda yangın var. Saray’dakileri ayrı tutuyorum. Dolarla ihale alanları ayrı bir yere koyuyorum. Onlar ayrı. Benim derdim, hepimizin derdi asgari ücretle geçinenler. Bu insanlar nasıl geçinecekler. Herkes birbirini suçluyor. İktidar tacirleri suçluyor. Hal esnafıyla konuştum. Gittim dertleştim. Bu fiyatları yükselten siz misiniz? Dediler ki tarımsal üretimde çiftçinin kullandığı girdiler çok pahalı. Gübre, ilaç, tohum, fide, sera malzemelerinin tamamı pahalı ve çiftçi dolarla belirlenen bu fiyatlarla malzeme almak zorunda. İki, dediler ki bütün AB ülkelerinde çiftçiler desteklenir. Çünkü tarım stratejik sektördür. Vatandaşların karnının makul bir fiyatla doyması lazım. Teşvik var yasada ama uygulanmıyor. Çoğu zaman var olan destekleri de toprak sahiplerine veriyorlar. Tarlaya bile gitmiyor. Üreten, eken, çalışan orada. Teşviği onlara değil Ankara’da oturana veriyorlar. Tezgahın üzerindeki plastik kasayı gösterdi. Bu kasanın fiyatı içine koyduğumuz tarım ürünlerinden daha pahalı dedi. Dediler ki biz burada komisyoncuyuz. Bizim alacağımız ücreti biz belirlemiyoruz. Gelen mal, çıkan mal belli. Bizim kazancımız yüzde 8. Zaten istesek de fiyatları artıramayız diyorlar.
Hali kazanan seçimi de kazanır dediler. Allahın izniyle hem hali, hem seçimi kazanacağız dedim. Onların sorununu çözeceğiz. Sırça köşkte oturursanız, saraydan ahkam keserseniz, tezgahın başında durmazsanız Türkiye’nin sorunlarını çözemediğiniz gibi hal esnafının sorunlarını da çözemezsiniz. İnşallah bize nasip olacak.
‘SAAT BAŞI ZAM GELİYOR’
Hal esnafı böyle ama bir de gıda sektörü var. Mutfaklarda yangın var dedik. Saat başı zam geliyor. Marketlerde saat başı etiket değiştiren elemanlar işe başladı. Öyle bir noktaya geldi ki Türkiye… İnsanlar satarken kar elde ederdi. Satarken zarar ediyorlar. Yarım saat sonra fiyat değişecek. Aldığı malın yerine yenisini koyamıyorlar. Kendileri bana aktardı. Gıda sektörünün bütün bileşenleriyle konuştum. Satışı yapanlar fiyat artışlarından sorumlu değil. Konuyu maliyet ve fiyat ekseninde düşünemezsiniz fiyat artışı kaçınılmaz olur. Yine söylediler ki hükümetin birinci önceliği üreticiyi korumak olmalı. Koruyamazlarsa açlık kriziyle karşı karşıya kalabiliriz. Marketçiler “Bizim sattığımız ürünlerin yüzde 77’si tarım ürünü” dediler. “Denetlemeyle fiyatlar düşmez” dediler. “Malı karaborsaya düşürür, mal tezgah altına iner” dediler. Siz üretimi çözeceksiniz. Fiyatların düşmesi için ürün bolluğu lazım. “Tedarik zincirinde kopuş olursa fiyatları kontrol edemezsiniz” dediler.
‘TÜRK LİRASI’NI ERİTEN KİM?’
Siz kalkıyorsunuz, çiftçiyi, marketçiyi, halciyi suçluyorsunuz. Dolar arttıkça fiyatlar mecburen artacak. Hal esnafını terörist mi ilan edeceksiniz? Önce bir dönüp kendine bak. Türk Lirası’nı eriten kim? Hal esnafı mı, çiftçi mi, bakkal mı? Sorumluluktan kaçıp vatandaşa yüklemeye çalışıyor. “Siyaset kurumunun üzerinde düşünmesi gerek” diyorlar. Siz üretimi mi finanse edeceksiniz, italatı mı finanse edeceksiniz? Bir marketçi “Bir haftadır düştü” dedi. Çünkü sütten zarar ediyorlar ve bütün inekleri kesime gönderdiler. İneği yok edersen danayı bulamazsın. Aynen onların cümlesi. Yanlış bilgi üzerine doğru planlama yapılamaz. “32 milyon dekar boş arazi var, ekilmiyor” dediler. “Bu yıl atılması gereken gübrenin ancak yüzde 20’si atıldı” diyorlar. “Her gün ürün fiyatı değişirse ortada bir sorun var, soruna eğilmiyor, bizi suçluyorlar” diyor. Birisi şunu söyledi. “Tarım Bakanlığı kaldırılırsa bu sorun çözülür” dedi. “Et ve Süt Kurumu engel kurumuna dönüştü” dediler.
‘SENİ ÇOK ELEŞTİRİRDİM, YANILMIŞIM’
Karnabaharda artış yüzde yüz 124, patlıcanda yüzde 67. Yüzde 60, 70, 80 artışlar var. Asgari ücret asla bu kadar artmadı. 14 milyon asgari ücretlimiz var. Onların dışında aylık geliri asgari ücretin üçte biri olan 7 milyon 587 bin 123 kişi var. Açlık sınırı 2988 lirayken bu vatandaş 2825 lirayla nasıl geçinecek? Saraydakiler, beyler bunu biliyor mu* Dolarla maaş alanlar, 5-6 yerden maaş alanlar bunu biliyıor mu? Yoksulluk sınırı 10 bin 335 lira. Diyorlardı ki Yunanistan iflas etti. Yunanistan’da asgari ücret Türkiye’dekinin 2.7 katı. Bir emekli bana bir not göndermiş. Okuyorum. Yüzde 83 engelli. 6 bin 400 gün prim ödemiş ve malulen emekli olmuş. “Maaşım 1992 TL. Yakında 100 dolara denk gelecek. Uganda’da mı yaşıyorum, Madagaskar’da mı diye düşünüyorum bazen. Evimi geçindiremiyorum diye intihar mı edeyim. Bana bir akıl ver. Bu nasıl sosyal devlet. Ben seni çok eleştiriyordum. Yanılmışım. Hakkını helal et” diyor. Demokratik yollarla bu saray sosyetesine dersini vereceğiz ve onları göndereceğiz. Fakirin fukaranın, garibin gurebanın, çiftçinin emeklinin hepsinin yanında olacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ayrı saray sosyetesi ayrı.