FÖŞ yazdı: Türkiye ekonomisi bir sosis fabrikasıdır
5 Ağustos 2021Sosis fabrikası gördünüz mü hiç? Bir uçtan canlı hayvan girer. Sığır, domuz koyun, at, köpek…Öteki uçtan paket paket sosis çıkar. Bir de, fabrikanın arkasında, tenha bir yerlerde, gözden uzak, üçüncü kapı vardır. Oraya da gece yarısı kamyonlar yanaşır, hayvanların “istenmeyen” atıklarını alır. Sakatatlar, boynuzlar, barsaklar, kemikler. Merak etmeyin, açlık, savaş ve orman yangınlarını durdurmayı beceremeyen homo sapiens uygarlığı bu atıkları son raddesine kadar değerlendirmenin yolunu bulmuştur. Hayvan maması, zamk, ucuz döner yaparlar. Ayvalık tostunda, Amerikan salatasıyla, hele yanında kola da olursa sosisin tadına doyum olmaz. Ama, sosis fabrikası da ziyaret edilmez.
Türkiye ekonomisi de sosis fabrikasına benzer. Bir uçtan kredi girer. Öteki uçtan tüketim harcamaları ve ihaleyle verilen “altyapı” yatırımları çıkar. Arka kapıdan ise enflasyon ve cari açık tahliye edilir. İçine hiç girmeyin ekonominin. Çünkü kredilerin kime, nasıl, kaç faizle dağıtıldığından, kredinin milli gelire nasıl dönüştüğünün ölçümüne kadar her konu pis kokulu ve kanlıdır.
Bu makalemde Temmuz sonunda elde olan verilerle Türkiye ekonomisinin durumunu inceleyip, yılın kalan ayları için projeksiyonlar üreteceğim. Bir anlamda bir günah çıkarma ve özeleştiri ayini bu. Daha önce yazdığım makalelerde yaptığım hataların itirafı.
Hatalarımdan ders aldım mı? Hayır, çünkü dediğim gibi sosis fabrikasının içinde neler yaşandığını anlamak çok güç. Hemen çok somut bir örnek vereyim: TUIK’e göre son 12 ayda TÜFE kabaca 19%. Ama Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre aylık enflasyon artışı %4.89, Ocak-Temmuz döneminde %25.14!!! Bir örnek daha vereyim. ISO-MARKİT Temmuz imalat sanayi PMI 54 olarak açıklandı. Halbuki SAMEKS anketinde bu rakam 46.7.
Gerçek nerde? Bence, bu makaleden önce eski TUIK Başkanı Birol Aydemir’le yaptığım söyleşiyi izleyin. O size TUIK’in hataları ve sevaplarını anlatacak.
Linki burada: FÖŞ Birol Aydemir’i Konuk Etti: TÜİK ve İstatistik Kalitesi Hakkında Bilmek İstedikleriniz (1.Bölüm)
Şimdi gelelim günahlarım ve sevaplarıma. GSYH büyümesi hakkında fena çuvalladım. Ben bu aylarda ekonominin resesyona gireceğini tahmin etmiştim. Çünkü ben standart ekonomik kurama göre tez yürütürüm. Standart ekonomik kuram da bir ülkede
işgücünün %27’si işsiz veya eksik zamanlı çalışıyorsa,
faizler inmiyorsa,
bütçe açığı daralıyorsa,
enflasyon hızla yükselip hane halkının alım gücünü aşındırıyorsa,
dışardan net taze kaynak girmiyorsa,
ekonomi daralır diyor.
Halbuki, Betam’a göre yılın ikinci çeyreğinde bir öncekine göre %0.7 daralması beklenen ekonomi, 3cü çeyrekte yeniden hızlandı. Nerden biliyorsun derseniz, en basit cevap, Ekonomik Güven Endeksi:
“Ekonomik güven endeksi Haziran ayında 97,8 iken, Temmuz ayında %2,3 oranında artarak 100,1 değerine yükseldi. Ekonomik güven endeksindeki artış, reel kesim (imalat sanayi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki artışlardan kaynaklandı.
Reel kesim güven endeksi bir önceki aya göre Temmuz ayında %2,1 oranında artarak 112,1 değerini, hizmet sektörü güven endeksi %5,8 oranında artarak 114,8 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi %3,7 oranında artarak 109,6 değerini, inşaat sektörü güven endeksi %4,7 oranında artarak 86,3 değerini aldı. Tüketici güven endeksi %2,7 oranında azalarak 79,5 değerini aldı”. (TUIK)
İlginçtir, ekonomiyi sürükleyen tüketim harcamaları, fakat TUIK’e göre, güveni en zayıf seyreden kesim de hane halkı. Bunu bir kenara not edelim ve BloombergHT’ye göre, tüketicinin de Temmuz’da moral kazandığını hatırlayalım:
“Bloomberg HT Tüketici Güven Endeksi Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 3,31 artarak 65,07 değerini aldı”.
Tabii, sosis fabrikasının evrensel kuralı hemen kendini gösterdi. Kuraklığın da “asistiyle” resmi TÜFE %19’a dayandı. Kuraklığın etkisini arındıran çekirdek enflasyon ise %17,47’den %17,22’ye geriledi. Ancak, çekirdek enflasyonda gerileme kalıcı olmaz. Çünkü, Yİ-ÜFE Temmuz’da da aylık bazda %2,46 artarken, yıllık Yİ-ÜFE %44,92’ye ulaştı. Girdi enflasyonu Ekim 2018’den bu yana en yüksek seviyede. Sene başından bu yana toplam Yİ-ÜFE artışı %25’e ulaştı.
Çarşamba akşamı Başkanımız Erdoğan orman yangınlarında hiç bir kabahati olmadığını gayet sarih bir şekilde ispat ettiği konuşmasında, aynı zamanda
“Enflasyon noktasında da ben özellikle şu anda, ağustos ayını geride bıraktığımızda biz ağustosla birlikte enflasyonda da düşüşü göreceğiz. Bunun oranı şu anda bulunduğumuzun çok daha altında olur. Faiz oranlarında da düşüşe geçiyoruz. Yüksek faiz yok çünkü yüksek faiz bize yüksek enflasyonu getirecektir. Düşük faiz de düşük enflasyonu getirecektir. Ağustos ayı kırılma noktasıdır” diye konuştu.
Ona bol şans diliyorum, çünkü enflasyon bu kuraklıkla düşmez. Ayrıca, halkın kafasındaki enflasyon TUIK rakamlarından çok ENAG’a yakınsamışken, faiz indirirseniz, millet banka şubelerine hücum edip bir de döviz krizi çıkartır. Ama, Sevgili Başkanım artık iktidar etmekten yoruldu, gitmek için bahane arıyor. Bu hatayı yapmaz diyemiyorum.
Cari açıkta ise yanılmadım. Güçlü iç talep ithalatı pompalasa da, AB’nin kapatma ve kapanmaları geride bırakıp hızla büyümesiyle ihracat şahlandı. Cari dengenin yaz boyunca artıda seyredip, yılı da $10 milyar gibi bir açıkla kapatacağını düşünüyorum. Zaten, daha fazlası mümkün değil, çünkü finanse edemeyiz. Dünya Türkiye’ye borç vermeye hiç niyetli değil.
Peki, bu büyüme performansını sürdürebilir miyiz? Hayır. Büyümenin temelinde finansman ve harcamalar yatar. Cari açık faslında değindim, büyüme için dış finansman YOK! Devlet harcama yapmaya niyetli değil. Harcamak istese de, bunu finanse edecek borçlanma çok pahalıya oturur. Çünkü banka bilançoları ölü balık dolu. Hane halkı tüm kredi imkanlarını Bayram ve tatilde kullandı.
Ancak yeni istihdam üretebilirsek, daha fazla harcayabiliriz. Yazın geçici istihdam üretiriz, ama kalıcı istihdam? N’ayır ve n’olamaz.
Bakın, bu orman yangınlarının turizm sezonuna zarar vermesi olasılığı var. Kesin demiyorum, ama var. Turizm sezonu bitince, ekonomiyi sürükleyecek bir tek sanayi mamulleri ihracatı kalacak. Sanayinin toplam istihdamda payı ise %20 filan. Tarım kuraklık yüzünden oyun dışı. İnşaat ve altyapı öldü, çünkü maliyetler öylesine tırmandı ki, inşaatçı artık bunları nihai fiyatlara yansıtamıyor. Hizmetler ise daha 4 Ağustos’ta günlük 26 bine varan Covid-19’un getireceği yeni kapatma ve sosyal hareketlilik kısıtlamalarına çarpacak.
En önemlisi, eğer hükümet kamu çalışanlarına istedikleri en az %30 zammı vermezse, çok geniş bir tüketici kitlesinin satın alma gücü çok hızlı şekilde aşınacak. Verirse, resmi enflasyon anında zıvanadan çıkacak.
Çare nedir? Çare ekonomik tedbir değil. Çare artık halkın güvenini tamamen kaybeden Erdoğan ve avanesinin iktidarı beyaz sayfa açacak muhalefete devretmesi. Yeni bir ekonomik program ve isimlerle yola devam edilmesi. Daha azı bizi felakete götürür.
FÖŞ
Güldem Atabay: Enflasyonda mucize – Politika faizinin altında kalmayı başardı!
SPM: İşsizlik oranının 0,4 puan artması bekleniyor