Sosyal Medya

Genel

Konuk yazar Dr İbrahim Can: KRİPTO VARLIK PİYASASI İNCELEMESİ

Giriş   2008 yılında ABD’nin konut ipoteği (mortgage) finansman sisteminin çökmesi ve küresel ekonomik krize dönüşmesi sonucunda, Amerikan Merkez Bankası’nın…

Konuk yazar Dr İbrahim Can: KRİPTO VARLIK PİYASASI İNCELEMESİ

Giriş

 

2008 yılında ABD’nin konut ipoteği (mortgage) finansman sisteminin çökmesi ve küresel ekonomik krize dönüşmesi sonucunda, Amerikan Merkez Bankası’nın parasal genişleme politikasını yürürlüğe koyması dijital para ihtiyacını ortaya çıkardı. Bu ihtiyacın karşılanması için $0.08 değerinde kripto para, “Bitcoin” Satoshi Nakamoto tarafından 2008 yılında piyasaya sürülmüştür. 2013 yılında $100 değerini aşan Bitcoin, 2017 yılının henüz başında $1.000 değerine ulaştığında tüm dünyada büyük bir ilgi ile karşılanmaya başladı. Bitcoin, 2017 yılı sonlarına doğru $17.000 değerini aştığında tüm dünyada en yoğun haber ve tartışma konusu oldu. Kripto paralardan bazılarının kısa sürede çok yüksek değer kazanması “kaçırılmayacak zenginlik fırsatı” benzeri söylemlerle yatırımcıların yoğun bir misyonerlik davranışına girişmesine neden oldu. Bununla birlikte değer artışı söylemleri (spekülasyon), piyasa dolandırıcılıkları (manipülasyon), çeşitli suçların finansman aracı olması kripto paraların yüksek tehdit içerdiği gerçeğini açığa çıkardı.

Ancak yine de Covid19 korkuları, Paypal ödemelerinin kripto paralarla uyumlu olacağını açıklaması ve Elon Musk tarafından Twitter paylaşımında Tesla Şirketi’nin $1,5 milyar karşılığında Bitcoin yatırımında bulunduğu açıklaması yatırımcı psikolojisini etkilemektedir. Söz konusu haberlerin etkisi ile Bitcoin bugün $62.500 değerine erişerek tarihi rekor seviyesindedir. Bütün bu gelişmeler kripto paraların değeri kadar çeşitliliğini de etkilemektedir. 2013 yılında 66 çeşit kripto para mevcut iken bu sayı 2021 yılında 4.501’e yükselmiştir (Statista). Bununla birlikte tüm kripto paraların toplam piyasa değeri $2 trilyon üzerine çıkmıştır. Ancak kripto paralar dayanak bir varlık, bütünsel bir mevzuat ve denetim güvencesinden yoksun olması ve doğrudan bir yaptırım uygulanmaması bakımından çok yüksek tehditler içermektedir.

Ayrıca piyasanın yalnızca haber etkisi ile desteklemesi sayesinde çok yüksek irtifalarda uçan kripto paraların rüzgârın ters yönden esmesi halinde içindeki yatırımcılarla birlikte bir anda yere çakılacak olması da çok büyük bir tehdittir. Kripto paralara ilgi duyan bireysel ve kurumsal yatırımcıların uygulamalı bilimlerin teknoloji, finans, psikoloji ve hukuk boyutlarında bütünsel ve nitelikli yönetim danışmanlığına ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın genel olarak farkındalık kazandırılarak destekleneceği bu makalede kişisel değişkenlerle uyumlu olmayan özel durumlar söz konusu olabilir. Makalede sunulan bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında olmayıp 6362 sayılı Kanun ve ilgili mali mevzuat hükümleri esastır.

 

Teknoloji

 

Kripto paraların ardında blockchain teknolojisi vardır. Blockchain, bloklardan oluşan bir zincir yapısında olup şifrelenmiş işlem takibi sağlayarak dağıtık yapıdaki bir veri tabanı sistemidir. Küresel para aktarımı sürecinin her aşaması bir bloğu oluşturur. Söz konusu para aktarımında göndericinin çeşitli verilerinin her birisi bir blok halinde şifrelenerek asla değiştirilemez ve kırılamaz hale getirilir. Bu veriler sistemin paydaşı olan tüm ağa iletilir. Bu sayede tek bir merkeze ve idari yetkiye olan ihtiyaç ortadan kaldırılmış olur. Bu yapının esas olduğu örgüt kültürü tipi adhokrasi ile açıklanabilir. Adhokrasi, işlevlere göre gruplanarak özerk uzmanların oluşturduğu esnek, uyarlanabilir ve gayri resmi bir örgüt şeklidir. Bürokrasinin tersi bir şekilde çalışır. Latince “ad-hoc” kavramından türetilen “geçici” anlamı öne çıkmaktadır.

Blockchain teknolojisi kullanıcılarına dijital kimlik üzerinden küresel ölçekte işlem yapılabilen bir tür hesap defteri sunar. Bu sayede kripto paraların üretimi, saklanması, yönetilmesi ve depolanması gibi işlemler gerçekleştirilebilir. Ancak bazı yatırımcıların kripto paralarını kendi cüzdanlarına aktarması ve şifrelerini hatırlayamamaları halinde hesaplarına erişememe sorunları söz konusudur. San Francisco’da yaşayan Almanya doğumlu programcı Stefan Thomas $220 milyon değerindeki cüzdanının şifresini hatırlamak için son iki tahmin hakkı ile haber olmuştu (EuroNews).

Kripto para veri şirketi Chainalysis’e göre, Bitcoin piyasa değerinin yaklaşık %20’si kayıp cüzdanlarda görünüyor. Teknolojinin ilerleyişi kullanıcısı olan insanın düşünce ve davranışları ile sınırlı olduğu görülmektedir.

Dijital para ve kripto para kavramları çoğu zaman eş anlamlı kullanılsa da aynı şey değildir. Dijital ortamda para yerine geçen tüm ödeme sistemleri dijital para olarak tanımlanır. Bunlara örnek olarak kredi kartı, QR kod uygulamaları vb. sunulabilir. Ayrıca dijital paraların yemek çeklerinin pos cihazı ile uyumlu dijital dönüşümünde olduğu gibi kullanımı da yaygındır. Öte yandan kamu otoritesi (BDDK) onayı ile dijital para faaliyetine yetki kazanan az sayıdaki şirketin faaliyetleri yalnızca para transferi ile sınırlı kalmıştır.

Blockchain teknolojisi yalnızca kripto paralar ile sınırlı olmayan çok geniş bir kullanım alanına sahiptir. Dünya genelinde başarılı örneklerden bazılarına değinmekte fayda vardır. IBM, dijital ticaret zinciri konsorsiyumu kurma girişimi için Avrupa’nın en büyük bankaları ile anlaşmıştır. Maersk Line ise uluslararası sularda seyreden gemi ve yüklerin operasyonunda maliyet ve zaman kazandıran, süreç iyileştiren, tamamen dijitale dönüşen iş süreçleri için IBM ile stratejik ittifak gerçekleştirmiştir. Gıda güvenliğine yönelik tedarik zinciri için Walmart, Unilever, Nestle, Dole, Kroger gibi dünya devi şirketler de IBM ile anlaşmıştır. İsveç ve Gürcistan tapu sicil kayıtlarının saklanması ve yönetilmesi için blockchain teknolojisine geçmiştir. Bu gelişmeler üzerine “akıllı sözleşme” olarak anılan şifreli dijital sertifikaların kullanım alanı genişlemiştir.

Ancak bunlarda kullanılan teknoloji aynı olsa da söz konusu şirketlerin piyasa değerleri kripto paralarda olduğu gibi çok hızlı ve çok yüksek oranda artış sağlamamıştır. Buradan anlaşılan şu ki tek başına teknoloji övgüsü ile bir yatırım aracının değer kazanması söz konusu olamaz. Zira dünya çok uzun zaman önce dijital bir köy haline gelmiştir.

 

Finans

 

Bitcoin, son bir yılda 9 kat artmış ve $1 trilyon üzerinde piyasa değeri ile toplam kripto para piyasasının yarısından fazlasına hakimdir. Buna rağmen, kripto para kavramında geçen “para” olarak tanımlanmasına bazı eleştiriler bulunmaktadır. İktisadi yaklaşım ile bir devletin politik yetkisi ile kendi parasını ileri sürme yetkisi bulunur ve bunu merkez bankası aracılığı ile kullanır. Gerçek veya tüzel kişinin piyasaya kendi parasını sürmesi politik ekonomi ve uluslararası hukuk gereği mümkün değildir. Ancak kripto paraların iktisat öğretilerindeki paranın temel özellikleri ve fonksiyonlarından bazılarını (kolay taşınırlık, dayanıklılık, bölünebilirlik, borçlanma ve mübadele aracı) karşıladığı görülmekle birlikte diğerleri (genel kabul görmesi, yasal olması, değerini koruyabilmesi, para politikası ile ekonominin yönetimi) için yetersizdir. O halde kripto paralar için iktisadi anlamda “para” tanımlamasında bulunmak tam olarak mümkün değildir.

Bitcoin, büyük ölçüde ve şaşırtıcı oynaklığından dolayı, bir para birimi olarak değil, piyasa fiyatına rağmen temel değeri sıfır olan spekülatif bir varlık olarak görülmelidir.

Tesla Şirketi’nin bilançosunda $1,5 milyar değerinde görünen Bitcoin yatırımı muhasebe bilgi sisteminde “Maddi Olmayan Varlıklar, Şerefiye ve Diğer” başlığı[1] altında belirsiz süreli olarak sınıflandırılmıştır. Bununla birlikte Avrupa’daki bazı şirketler de aynı yaklaşımı (IFRS) uygulamışlardır. Buna göre kripto paraların değeri düştüğünde karşılık ayrılmalı, ancak satışı gerçekleştiğinde kâr veya zarar olarak muhasebe kaydı yapılmalıdır. Başka bir ifade ile varlıklar elden çıkarılmadan gerçek anlamda bir kar veya zarar söz konusu değildir. Bu aşamada tüzel kişi olan şirketler için vergi konusu da gündeme gelmektedir. Ancak gerçek kişilerin durumu da farklı değildir. Kamu mali politikası (Anayasa Md. 73) gereği Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi uygulamaları kripto paraların sunduğu yüksek kazancın kaçınılmaz sonucu olarak yaygınlık kazanacaktır. Kambiyo, iki ayrı ülkenin paralarının birbiriyle değiştirilmesi ya da ülkeler arasında para ve para yerine geçen değerlerin aktarılması için yapılan işlemi ifade eder. Kambiyo Vergisi ise kamu mali politikası araçlarından birisidir. Banka Sigorta ve Muameleleri Vergisi (BSMV) tam olarak kripto paraların uluslararası aktarımı, yatırım ve ticareti gibi işlemlerden elde edilen kazançların vergilendirilmesinde kullanıma uygundur.

Kripto paraların yatırım aracı olarak değerlendirilmesine geçmeden önce finansal yatırım göstergeleri ve analizi açıklanmalıdır. Finansal yatırım için temel göstergeler sermaye, yatırım aracı, risk kavramının fırsat ve tehdit boyutları, vade ve alternatif maliyet (kıyaslama) olarak analiz edilmelidir. Bir yatırımcının yatırım kararının mükemmel koşullarda gerçekleşmesi için şöyle bir senaryonun gerçekleşmesi gerekir. En düşük sermaye ile bir yatırım aracı satın alınır. En kısa vadenin sonunda, en düşük tehdide karşın en yüksek fırsatı sunan, en yüksek piyasa değerine ulaşan yatırım aracı satılır. Alış ve satış arasındaki kâr piyasanın aynı zaman dilimi ve koşullarında diğer tüm alternatiflere göre daha yüksektir. Ancak gerçek piyasa koşullarında yatırım araçlarını en düşük değerden satın alarak en yüksek değerde satmak oldukça zordur. Bu gerçekleşse dahi alternatif yatırım araçlarına kıyasla en yüksek faydanın sağlanmış olması da göz önüne alınırsa neredeyse imkânsız bir durumdur.

Ancak Bitcoin bahsi geçen “imkânsız” durumu uzunca bir süredir mümkün kılmıştır. Başka bir ifade ile Bitcoin yatırımcılarının alternatif maliyet olarak kıyaslayabilecekleri bir başka yatırım aracı yoktur. Bu nedenle de finansal yatırım analizinin sağlıklı yapılamadığı görülür. Bunun sonucunda, kripto paralara ilişkin yatırımlar Finansal Sürdürülebilirlik Teorisi[2] çerçevesinde değerlendirildiğinde ise en düşük not olan “zayıf” olarak derecelendirilmiştir.

 

Psikoloji

 

1906 yılında İtalyan ekonomist Vilfredo Pareto, “Politik ekonominin ve genel olarak tüm sosyal bilimlerin temeli psikolojidir. Belki bir gün sosyal bilimlerin kurallarını psikolojinin prensiplerinden çıkarabileceğiz.” sözü ile davranışsal finansın önemine işaret etmiştir.

İşletme yönetimi ve organizasyon bilimlerinde “örgütsel davranış” araştırmaları ve ekonomi ile psikoloji bilimlerinin ortaklığından doğan “davranışsal ekonomi” insan davranışlarının rasyonel eğilim göstermekten uzak olduğunu ancak yine de öngörülebilir olduğunu ve bunun için de sosyal psikolojinin göz önünde bulundurulması gerektiğini açıklar (Ariely, 2008).

2017 yılında Amerikalı ekonomist Richard Thaler’a Nobel ödülü kazandıran Dürtme Teorisi ise insan davranışlarını etkilemek için küçük uyaranlara dikkat çekmiştir. Finans biliminin eski öğretisinin aksine, insan davranışları beklenen kârları en yüksek düzeye çıkarmak için mükemmel şekilde rasyonel davranış ile değil, piyasada farklı hareket eder. Zihinsel muhasebe; herhangi bir finansal karar günlük kazanç iken yaşam boyu genişletildiğinde zarar olabilir. Kripto paraların yatırımcıları için de aynı psikoloji hakimdir. Haber etkisi ile yatırımcılar küçük uyaranlara maruz bırakılır ve piyasada fiyatların arttığı görülür. Ancak çok yüksek oynaklığı olan kripto para piyasasında bugün için $65.000 olan Bitcoin için örneğin $100.000 ve üzerinde yatırım yapan bireysel yatırımcıların birkaç yıl vade için piyasaya güveni olduğunu söylemek oldukça güçtür. Bu nedenle sürekli bir artış ile piyasaya yeni giren bireysel yatırımcılar çoğunlukla düşük tutarlarda, kısa vadeli ve spekülatif yatırıma yönelir. Fiyatların sürekli artmasının ardındaki en önemli psikoloji budur.

Kripto para yatırımcıları yoğun bir misyonerlik davranışı sergileyerek potansiyel yatırımcıların kararlarını etkiler ve kendi yanlarına çekerler. Kripto paraların fiyat grafiklerinin geçmişten günümüze ne kadar kısa sürede ve yüksek oranda arttığı gösterilerek bu fırsatın kaçırılmaması gerektiği vurgulanır. Yeni yatırımcılar da ikna olarak yatırım yapar ve öncekilerle aynı yolu izleyerek yeni yatırımcılar bulup onları ikna ederek ağı genişletir. Bu süreçte kripto paraların piyasadaki değeri artmaya devam eder. Bu özendirici faaliyet, davranışçı psikoloji eğilimi yalnız yatırımcılarla sınırlı değildir. Kripto para ihraç eden veya bir şekilde aracı ya da komisyoncu olan şirketlerin medyada sıkça yayımlanan haber veya aktüel programları aslında örtülü reklamlar olarak yatırımcıları ikna için oldukça etkilidir. Öte yandan bu şirketlerle stratejik ittifak halinde olan çeşitli meslek unvanları ile tanınan kişiler tarafından da kripto para piyasasının yükselişi desteklenir.

Davranışsal finans gereği insanlar çıkarları için iş birliğinde bulunabilir ve kazandıkları sürece neyin gerçek, doğru ya da adil olduğu ile ilgilenmezler; kazandıkları sürece!..

 

Hukuk

 

Kripto paralara ilişkin piyasayı düzenleyen bütünsel bir mevzuatın dünya genelinde henüz yürürlüğe girmemiş olması en önemli boşluktur. Bunun için öncelikle kripto paraların kavramsal netliğe kavuşması gerekir. Kripto paraların alternatif tanımları arasında yer alan para, varlık veya diğer seçeneklerden hangisinin esas alınacağı finansal hukuk boyutunda pek çok yapısal değişikliği beraberinde getirecektir. Bunların en başında ihraççıların yetkilendirilmesi, denetimi, vergi vb. konular yer almaktadır. Ancak bahsi geçen mevzuat boşlukları kripto paralara ilişkin piyasanın bütünüyle hukuktan yoksun olduğu anlamına gelmemektedir.

Adli yargı mahkemeleri konusu bakımından hukuk yargısı ve ceza yargısı olarak ikiye ayrılır. Mevzuat boşlukları ağırlıklı olarak hukuk yargısı için geçerlidir. Ceza yargısı bakımından, soruşturma ve kovuşturma için yeterli ve güçlü yasal dayanaklar mevcut olmakla birlikte zaten hali hazırda bu konularda yargı süreçleri işlemektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Cumhuriyet Savcılıkları ve Ceza Mahkemeleri çok ciddi bir şekilde inceleme, teknik takip, soruşturma, operasyon ve yargı süreçleri yürütmektedir. Bu süreçlerde resmi bilirkişi raporları (bilimsel mütalaa) hâkim ve savcıların gerekçeli kararlarında en önemli dayanakların başında gelmektedir.

Finansal hukuk, tüm mali mevzuat boyutunda incelendiğinde, kripto paralara ilişkin piyasada hâkim olan bazı tipik davranışlarına ilişkin uzman görüşü sunmak mümkündür. Örneğin, Sermaye Piyasası Kanunu (SPKn) ve ilgili mevzuat ile düzenlenen piyasa dolandırıcılığı (manipülasyon) veya yapay piyasa oluşturma, yetkisiz yatırım danışmanlığı faaliyeti ve piyasa bozucu eylemler ilk başta sıralanabilir. 2012 yılı sonunda güncellenen SPKn ve ilgili mevzuat ABD ve İngiltere’nin yaklaşık üç yüz yıllık sermaye piyasası kültüründen beslenerek suç psikolojinin hukuk felsefesi ile birleştiği bir ilkeyi Türk hukukuna kazandırmıştı.

Buna göre, piyasa bozucu eylem, makul bir ekonomik veya finansal gerekçeyle açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikte olan ve bir suç oluşturmayan eylemi ifade eder. Zira SPKn amacı, sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf, etkin, istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin ve gelişmesinin sağlanması, yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması için sermaye piyasasının düzenlenmesi ve denetlenmesidir. Para piyasasının en önemli temsilcisi olan bankacılık sektörü de yine sermaye piyasasında faaliyet gösterdiğinden birleşerek finans piyasasını oluşturur. Böylece finans piyasası hem hukuk hem de ceza yargısı ile söz konusu mali mevzuat hükümlerine tabidir. Anlaşılacağı üzere kripto paralara ilişkin hukuk yargısına ilişkin mevzuat boşluğu olması ceza yargısının zayıf veya yetersiz olduğu anlamına gelmemektedir. Ancak suç psikolojisinin yaygın davranışları neredeyse hiç değişmeyerek basmakalıp düşünce, davranış ve savunmaları doğurur. Kripto paralara ilişkin bahsi geçen suçlara karışan kişiler kendilerini şöyle savunur: “Şirketimiz yurt dışında yerleşiktir. Türkiye’de fiziksel faaliyetimiz veya ofisimiz bulunmamaktadır. Biz yatırım danışmanlığı kapsamında bilgi, yorum, tavsiye sunmadık. Biz kripto para ihraç etmedik, aracılık veya komisyonculuk faaliyetinde bulunduk…”

Bu açıklamalar ile sınırlı olmayan yaklaşımların tümünün ortak noktası şu ki kanunun etrafından dolanmaya çabalamaktır. Ancak kanun yalnız sözel ifadesi ile değil, aynı zamanda ruhu ile de hüküm bulur. Bu nedenle suç psikoloji ve hukuk felsefesi bir bütünü oluşturur.

Bu tartışmalar sürerken TCMB tarafından yayımlanan yönetmelik[3] resmi bilirkişi raporu ile yargıya sunulan oy ve görüşlerle birlikte stratejik öngörüleri de haklı çıkardı. Yönetmeliğe göre, kripto paralar “varlık” olarak tanımlanmıştır. Kripto varlık, dağıtık defter teknolojisi veya benzer bir teknoloji kullanılarak sanal olarak oluşturulup dijital ağlar üzerinden dağıtımı yapılan, ancak itibari para, kaydi para, elektronik para, ödeme aracı, menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı olarak nitelendirilmeyen gayri maddi varlıkları ifade eder. Tanım öz olarak; para ya da menkul sermaye piyasası aracı olmayan gayrı maddi varlık olduğu yönündedir.

Yönetmeliğe göre, kripto varlıklar, ödemelerde doğrudan veya dolaylı şekilde kullanılamaz ve buna yönelik hizmet sunulamaz. Ödeme hizmetleri sunanlar bu kapsamda iş modelleri geliştiremez ve buna yönelik herhangi bir hizmet sunamaz.

Böylelikle MASAK aracılığı ile toplanan bilgiler olarak işlem bedellerinin suç finansmanı filtresinden geçmesi halinde bu bedellerin esas olarak “ticari kazanç” olarak vergilendirilmesi de gündeme gelecektir.

Bitcoin ve diğer kripto paraların kendine özgü sıfır değeri ve yüksek oynaklığı bir değişim aracı olmalarını engellemektedir. Buna karşın yasadışı faaliyetler için izi sürülemeyen bir finansman aracı olması kripto paralara değer verebilir. Yatırımcılarının kişisel bilgilerinin gizliliğine ilişkin güvencesi ile meşhur olan İsviçre finans piyasası dahi uluslararası suçlara ilişkin soruşturmalarda ABD başta olmak üzere bazı hükümetlerle iş birliği yapmaktadır. Son yıllarda artan kripto paralar ile finansmanı sağlanan uluslararası suçlar için CIA tarafından özel bir soruşturma birimi kurulmuştur. Özellikle “vergi cenneti” olarak da bilinen denizaşırı finans merkezleri (off-shore) üzerinden kara para aklama, sanal korsanlık, fidye, insan ticareti, silah veya uyuşturucu ticareti vb. suçlar için paranın izi sürülmektedir. Bahsi geçen suç konularında uluslararası hukuk uyarınca resmi bilirkişi raporları ile kamu otoritelerine destek verilmektedir. Başka bir ifade ile kripto paralar aracılığıyla gerçekleştirilen suçların izinin sürülemeyeceği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Ancak bu iddia suç psikolojisini yönlendirmek için desteklenerek piyasayı etkilemekte, mağdurları çaresizliğe sürüklemekte ve suçluları teşvik etmektedir.

 

 

Stratejik Öngörü

 

Stratejik öngörü, geleceğe veya gelecekteki olaylara ve olasılıklara, fırsatlardan tam olarak yararlanabilmek ve olası herhangi bir sıkıntıya karşı hazırlıklı olabilmek amacı ile faydacı ve işlevsel bir bakış açısı oluşturma uygulamasıdır.

10 yıl öncesine kadar Türk Lirası karşısında döviz veya altın yükseldiğinde toplum daha az endişeliydi. Bugün mevduatlarda dövizin ağırlıkta oluşuna ilaveten, kripto paralara yatırımda %16 ile dünyada 4’üncü, Avrupa’da ise ilk sırada Türkiye yer almaktadır. İlk üçte Nijerya, Filipinler, Vietnam olduğundan yatırımcılarda çaresizlikten kaynaklı davranışsal finans hakimdir.

Oysaki kripto paraların yatırımcıları blockchain teknolojisinin gelişmişliğine övgü yapar. Ayrıca merkezîleştirilmemiş yani herhangi bir kamu mali otoritesinin denetiminin söz konusu olmadığı küresel özgürlük vaadinden bahseder. Bu nedenlerle kripto paraların bir tür “Amerikan Rüyası” olarak pazarlanması söz konusudur.

Buna karşın gelişmiş ekonomilerde toplumun gelir dağılımı, demokrasi, hukuk vb. ile refah seviyesi yüksektir. Toplum iyi eğitim almış, ödediği verginin karşılığını aldığı için kayıt dışılığa yeltenmeyen, kültür ve sanat faaliyetlerine bütçe ayıran ve gelecek kaygısı bulunmadığı için kolay yoldan zengin olma eğiliminde bulunmayan bir yapıdadır.

Sonuç olarak Türkiye’nin yüksek tehdit içeren ve herhangi bir yasal denetimi ve güvencesi olmayan yatırım araçlarına fanatikliğinin nedeni ABD, İngiltere, Almanya veya İsviçre üstünde bilgi, vizyon ve zekâ sahibi toplumsal yapıda olduğundan değil, sosyokültürel zayıflık, gelecek kaygısı ve çaresizliktendir.

Kripto paraların 2008 yılından günümüze çok hızlı ve yüksek oranda değer kazanması ile dünya genelinde gelir dağılımında adaletsizlik arasında aynı yönlü ilişki vardır. Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye için gelir dağılımında adaletsizlik, enflasyon, işsizlik vb. ekonomik göstergeler çok daha olumsuz boyutlarda olduğundan kripto paralara ilgi de artmaktadır. Bununla birlikte Bitcoin’in vadettiği zenginlik ve özgürlük bir fırsat olmaktan çok tehdidi ifade etmektedir. Risk, fırsat ve tehdidin toplamıdır. Ancak risk yönetimi için makul bir dengenin olması gerekir. Bitcoin ve diğer kripto paraların yatırım aracı olarak baş döndüren fırsatlar sunarak yatırımcıları cezbettiği ve yüksek kazançlarla beslediği bir gerçektir. Ancak bu şeklide beslenerek yok olmak da mümkündür. Bu felsefe Latince[4] “Beni besleyen beni yok eder.” şeklinde ifade edilmiştir.

Davranışsal finans gereği insanlar çıkarları için iş birliğinde bulunabilir ve kazandıkları sürece neyin gerçek, doğru ya da adil olduğu ile ilgilenmezler; kazandıkları sürece!.. Ancak gerçek ve doğru olanın anlaşılabilmesi için Finansal Sürdürülebilirlik Teorisi ile bağdaşmayan sanal yatırımlar tarihsel süreçte incelenmelidir. Aksi halde, Santayana “Tarih öğrenmeyenler, onu tekrar etmeye mahkumdur.” sözü ile bir kez daha haklı çıkacaktır. Tarih sayfalarını açtığımızda sırasıyla Lale Çılgınlığı, Güney Denizi Balonu, Enron ve WorldCom vakalarının incelenmesi faydalı olabilir.

Lale Çılgınlığı (Tulip Mania), Hollanda Borsası’nda lale fiyatlarının 1634 – 1637 yılları arasında, özellikle son yılda astronomik seviyede artması ve ardında da fiyatların çakılması ve piyasanın çökmesidir. Lale fiyatlarının ulaştığı zirvedeki değerleri ifade etmek için Amsterdam Büyük Kanal malikaneleri emsal gösterilir. Bu malikanelerin bugünkü değeri $8 milyon civarındadır. Günümüzde bir lale ile takas edilmesi için malikane sahiplerine teklif sunulsa yanıt çok da şaşırtıcı olmasa gerekir. Ancak zengin olma hayali ile baş döndüren teklif 17. yy. için lale iken 21. yy. için Bitcoin olarak yeniden sahnelenmektedir. Hollanda sanat eserleri ve bunun finansmanı konusunda çok ileri düzeyde bilgi ve kültüre sahiptir. Ancak bunun temelinde büyük dolandırıcılık vakaları olduğu da göz ardı edilmemelidir.

1711 yılında İngiltere’de kamu-özel ortaklığı olarak kurulan Güney Deniz Şirketi (The South Sea Company) İspanya’nın Güney Amerika kolonilerinde ticaret için tekel konumunda getirilmiş ve bunun karşılığında savaş esnasında İngiltere’nin yüklendiği borcu üstlenmiştir. Şirket, 1720 yılında pay senetlerini yeniden halka arz teklifinde 32 milyon sterlin karşılığında İngiltere’nin kamu borcunu satın almayı sundu. Bunun üzerine Londra’da şirketin pay senetleri fiyatı yedi kart artarak zirvede iken tüm İngiltere’deki toplam arazi değerinin yaklaşık iki katına ulaştı. “Güney Denizi Balonu” olarak anılan bu vakada Sir Isaac Newton da pay senetlerine yatırım yapmış, önce bir miktar fiyat artışı görünce bugünkü karşılığı ile 20 milyon dolar yatırımının tamamını diğer yatırımcılar gibi kaybetmiştir. Bunun üzerine tarihe geçecek şu sözü ile bu vakayı değerlendirmiştir: “Gök cisimlerinin hareketlerini hesaplayabiliyorum ama insanların çılgınlıklarını, hayır!” (Reuters, Wikipedia).

2001 yılında, Enron ve WorldCom şirketleri üzerinden ABD merkezli başlayan ve finans piyasaları üzerinden küresel ekonomik krize düşen ve dalga etkisi ile 2008 krizine kadar uzanan bu vakanın temelinde; yönetişim sorunları yatmaktadır. Muhasebe ve finansal raporlarının bağımsız denetiminden sorumlu şirket olan Arthur Andersen, denetlediği şirket yönetimi ile hukuka aykırı iş birliği yaparak muhasebe hilesi, vergi kaçırma ve yolsuzluk suçlarına bulaşmıştır. 2002 yılında, kurumsal muhasebe, denetim ve finans skandallarının büyük boyutlu etkilerine geniş çaplı bir tepki olarak ABD Kongresi, Sarbanes–Oxley Yasası (SoX)’nı yürürlüğe koyarak kurumsal muhasebe uygulamaları federal gözetim sistemini kurmuştur. Bu adımla, bağımsız denetim ve finansal raporlamada sahtecilik, kurumsal (nitelikli) dolandırıcılık cezalarının ağırlaştırılmasının yanı sıra şirketlerin finansal raporlamalarına etik kodlar oluşturulması, yatırımcılar ve diğer paydaşlara finansal raporlama ve kamuyu aydınlatma hususunda daha fazla şeffaflık geliştirilmesine yönelik yasal mevzuat geliştirilmiştir. Ancak “2001 yılında yaşanan küresel ekonomik krizinin tekrarının yaşanmaması için yönetişim, mevzuat ve denetim iyileştirmeleri işe yaradı mı?” diye sorulursa; 2008 krizi ile görüldüğü üzere “hayır” yanıtını vermek mümkündür.

IMF ve Per Jacobsson Vakfı iş birliğinde 2010 yılında düzenlenen bir zirvede tüm dünyadan bilim insanları 2001 ve 2008 ekonomik krizlerinin nedenlerini ve gelecekteki tekrarları için çözüm önerilerini tartışır. Zirvede yeni dünya düzeninde politika tepkileri, kurumsal stratejiler ve yatırımların konumlandırılması için “Yeni Normal” yaklaşımı ileri sürülmüştür. Bu kavram acil müdahale gerektiren bir felaketin soğukkanlı ve olağan bir durum olarak karşılanması için bunun öncesinde, hayatın olağan akışında basiretli davranan yöneticilerin stratejik yönetime önem vermesini ifade eder. Bununla birlikte gelecekte 2001 ve 2008 ekonomik krizlerine benzer vakaların yaşanmasının kuvvetle muhtemel oluşunun “normal” bir durum olduğuna dikkat çekilir.

Ancak tam da bu noktada hikâyenin başını yeniden hatırlatmak gereklidir. 2008 yılında ABD’nin konut ipoteği (mortgage) finansman sisteminin çökmesi ve küresel ekonomik krize dönüşmesi sonucunda, Amerikan Merkez Bankası’nın parasal genişleme politikasını yürürlüğe koyması dijital para ihtiyacını ortaya çıkardı. Bu ihtiyacı karşılanması için $0.08 değerinde kripto para, “Bitcoin” Satoshi Nakamoto tarafından 2008 yılında piyasaya sürülmüştür.

Kripto paraların en yaygın ve en değerli olan temsilcisi Bitcoin ve elbette diğerleri tek bir merkeze, mevzuata ve kamu idari otoritesine olan ihtiyacı ortadan kaldırarak küresel özgürlük ve zenginlik vaadi sunuyor. Oysaki bu ihtiyacın ortaya çıkmasına sebep olan sorunlar ve bu sorunların çözümü için ileri sürülenler bir bütün olarak değerlendirildiğinde çok büyük bir çelişki ortaya çıkmaktadır. ABD’nin en büyük halka açık şirketleri tüm mevzuat, kamu gözetimi ve bağımsız denetime karşın çok büyük yolsuzluk skandalları ile iflas ederken tüm dünya ekonomisini de beraberinde dibe çekiyor. Bunun üzerine çok ciddi yönetişim, mevzuat ve bağımsız denetim standartları tüm dünyada finans piyasalarında ve uluslararası şirketlerde zorunlu hale getiriliyor. IMF zirvesinde toplanan bilim insanları, finansal danışmanlar vb. uzmanlar bütün bu gelişmelere karşın gelecekte yine de büyük ekonomik krizlerin olmasını “Yeni Normal” olarak karşılıyor. Ancak bütün bunlar hem görmezden geliniyor hem de gerekçe gösteriliyor ve mevzuat, vergi, denetim, kamu otoritesi vb. tüm güvencelerden bağımsız çok yüksek oynaklığa sahip ve hiçbir dayanağı olmayan $2 trilyon büyüklüğünde bir yapay piyasa yaratılıyor. Üstelik her geçen gün yatırımcıları ve piyasa hacmi de artmaya devam ediyor. Büyük şirketler, ünlü iş insanları ve spekülatörler büyük bir övgü ile bu piyasayı şişirmeye devam ediyor. Bütün bu davranışçı psikoloji tarihteki örneklerinden tanıdık geldi mi? Anlaşılacağı üzere Santayana bir kez daha haklı çıkacak ve tarih yine tekrar edecektir.

Dünyanın en büyük finans piyasalarının en ileri mevzuat ve denetime karşın yine de büyük yolsuzluklar ve ekonomik balonlarla anılarak çökmüştür. Bunun gerekçe gösterilerek ancak tam tersine, mevzuat ve denetimden yoksun 2 trilyon dolar büyüklüğünde bir piyasanın tarihin en büyük ekonomik balonlarından biri olduğu gerçektir. Ancak öncekilerinde de olduğu gibi yatırımcıları kazandıkları sürece neyin gerçek, doğru ya da adil olduğu ile ilgilenmeyen bir piyasa psikolojisi esastır.

Son olarak, kripto para piyasası balonunun olası sonlarından birine değinmek faydalı olabilir. Günümüzde Bitcoin madenciliği için geriye kalan %11 civarı varlık söz konusudur. Bunun tamamlanması ile 21 milyon adet Bitcoin sınırına ulaşılacaktır. O zamana kadar da kıt kaynak ve arz-talep teorileri üzerine fiyatların artması olasıdır. Ancak gelişmiş ülkelerin iş birliği ile (Çin ve Rusya) hükümetler tarafından ihraç edilecek kripto paraların Citibank, Visa vb. finans şirketlerinin de aracılık etmesi ile ABD ve Avrupa’da da ödeme aracısı olması piyasanın artış eğilimine büyük bir darbe indirecektir. Üstelik bu sefer kripto varlıkların dayanağı olarak altının endekslenmesi söz konusu olacaktır. Elbette uluslararası hukuk, vergi ve denetim gibi boyutları da söz konusu olacaktır. Bununla birlikte ihraççı veya üye ülkeler diğer kripto paralara yaptırım getirecektir. Bugünkü haliyle bilinen kripto para piyasası ciddi bir yıkıma uğrayacaktır. Bugünkü yatırımcılar çok büyük varlık kaybı yaşayacaktır. Öyle ki bu kayıplar 2001 ve 2008 ekonomik krizlerinden çok daha büyük olacaktır.

Başta Çin, ABD ve bazı AB üyeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerin politik ekonomi güçlerini tehdit ederek küresel pastadan pay alan ve hiçbir dayanağı olmadığı halde sürekli yükseliş eğilimi ile trilyonlarca dolarlık balon haline gelmiş bir piyasanın bu şekilde devam etmesi mümkün değildir. Küresel çevrenin değişen koşullarında belli nedenlere bağlı olarak geliştirilen stratejik eylemlerin zamanları vardır. Burada tek mesele zamandır.

İbrahim Can 𝘗𝘩𝘋, 𝘔𝘉𝘈, 𝘉𝘈² | ᴄᴘᴀ, ᴄɪᴀ

 

Kurucu | Finansal Yönetim ve Hukuk Danışmanı

I Can Advisory – I Can Academy

www.icanadvisory.com

 

 

 

FÖŞ anlattı:  Kripto-Varlıkların Geleceği: Para Kuramı Ne Diyor?

 

 

 Türkiye’de kriptoya büyük darbe

 

 

Bitcoin yasaklandı mı? | Özgür Güneri

[1] ASC 350 Intangibles—Goodwill and Other, US GAAP

[2] Can, I. (2019). “Finansal Sürdürülebilirlik Göstergeleri ve Değerlendirilmesi: Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik Endeksi Şirketleri Üzerine Bir Araştırma” T.C. Marmara Üniversitesi, SBE Tezi.

[3] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/04/20210416-4.htm

[4] Quad me nitrid me destried.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler