Genel
ABD’li uzman: Bahçeli olmasa Erdoğan S-400’leri teslim edecek duyumu var
Ahval Haber’e göre, Amerikalı Türkiye uzmanlarından Alan Makovsky, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Haziran’da Joe Biden’le gerçekleştirdiği zirveden hiçbir umudu…
Ahval Haber’e göre, Amerikalı Türkiye uzmanlarından Alan Makovsky, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Haziran’da Joe Biden’le gerçekleştirdiği zirveden hiçbir umudu olmamasına rağmen geçici de olsa net bir kazanç elde ettiğini belirtiyor. Erdoğan’ın zirveden memnun ayrıldığını, Türk-ABD ilişkilerinde Rusya benzeri “parçalara ayrılmış” bir ilişkinin geliştirilmesi mümkün. Makovsky’nin aldığı istihbarata göre, Erdoğan Bahçeli vetosu olmasa Batı’yla daha yakın ilişkiler kurmaya niyetli. Hatta S-400’leri bile teslim edebilir.
Makaleden önemli paragraflar şöyle
Makovsky, Biden-Erdoğan zirvesinden sonraki gün eski bir Türk yetkilinin, “Bu toplantıdan önce ABD-Türkiye ilişkilerini kurtarmanın imkansız olduğunu düşünüyordum. Şimdi bunun sadece oldukça zor olduğunu düşünüyorum” şeklindeki ifadesinin durumu özetlediğine vurgu yapıyor.
Erdoğan’ın zirveden önce Biden Yönetimi’nin “soğuk muamelesine” kızdığını aktaran düşünce kuruluşlarından Amerikan Gelişim Merkezi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika uzmanlarından Makovsky, “Clinton yönetiminden itibaren Türkiye, Amerika’nın önceliği olarak görülmeye alışmıştı, ancak zamanla topraklarına girmek isteyen bir ABD üzerinde bu durumu bir koz olarak görmeye başladı. Ancak Biden yönetimi, görünüşe göre bu kaldıraç duygusunu tersine çevirmek istedi” şeklinde görüş dile getiriyor.
Uzun süre Erdoğan’la görüşmeyen Biden’ın hem Ermeni soykırımını tanıdığını ve hem de Ankara’ya uzun zamandır sahip olduğunu düşündüğü kaldıraçtan yoksun olduğu mesajı verdiğini öne süren Makovsky, Erdoğan’ın Biden ile görüşmeye ikili ilişkiler ortamını iyileştirmiş, büyük tavizler vermeden çıkmayı umarak girdiğini ve bu düşük tuttuğu hedefine büyük ölçüde ulaştığının altını çiziyor.
Toplantıdan sonra Biden’ın ne ilişkideki sorunlara ne de Türkiye’nin insan hakları eksikliklerine alenen atıfta bulunmadığını, bunun da Türkiye Cumhurbaşkanı için bir rahatlama olduğuna dikkat çeken Amerikalı uzman, Erdoğan ve Biden’ın başbaşa görüşmelerinden sonra gerçekleştirilen heyetler arası görüşmede; Afganistan, S-400’ler, YPG ve ABD misyonlarında çalışan iki görevlinin tutukluğunun ele alındığını ifade ediyor.
Kabil havaalanı konusunun S-400’ler gibi sorunlarla çıkmaza giren Türkiye-ABD ilişkilerinin bir nebze nefes almasını sağladığına vurgu yapan Makovsky, bununla birlikte zirve atmosferinin ötesinde, Türkiye’nin teklifinin en az üç nedenden dolayı önemli olduğunu aktarıyor:
“Birincisi, belki de birinci Körfez Savaşı’ndan bu yana, yıllardan beri ilk kez Türkiye’nin yüksek profilli bir meseleyle olumlu ve gönüllü olarak dahil oluyordu. Türkiye, 2003 yılında ABD’nin topraklarını Irak’a saldırmak için kullanmasını reddetmesinden itibaren, Türkiye ABD ile işbirliğine çoğu zaman gönülsüz yaklaşıyordu. Örneğin, Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyona katılımı, en azından başlangıçta, en iyi ihtimalle belirsizdi.
İkinci olarak, Kabil havaalanı önerisi, Türkiye’nin NATO için öneminin benzersiz bir yönünü, demografisini hatırlatıyor. NATO’daki tek Müslüman çoğunluklu ülke olarak Türkiye, İslam dünyasındaki, özellikle de Türklerin uzun bir geçmişi olan Afganistan’daki NATO operasyonlarına meşruiyet kazandırıyor.
Üçüncüsü ve Erdoğan için en önemlisi, ABD’nin Türkiye’nin teklifini kabul etmesi, ABD ile ilişkilerin ‘bölümlere ayrılabileceğini’, yani ABD’nin Türkiye ile mümkün olan her yerde işbirliği yapmakla ilgilendiğini, hatta bu konuda ilerleme olmasa bile, teyit ediyor gibiydi.”
Erdoğan’ın bu hamleyle S-400’lerin yanısıra Ukrayna ve Libya gibi konularda da ABD ile işbirliğini artırabileceği yönündeki umutlarını artırdığının altını çizen Makovsky, “Kabil havaalanı, geçici olarak ABD-Türkiye ilişkilerinin merkezinde yer aldı. Ancak bitmiş bir anlaşma değil. Birçok soru kaldı. Misyon tam olarak nedir? Türkiye sadece havalimanında mı yoksa çevrede de mi güvenlik sağlayacak? Türkiye’nin Afganistan’da daha önce öldürücü bir eylemde bulunmadığı düşünülürse, Afganistan’da büyük bir güvenlik görevi yürütme iradesi ve imkânı var mı?” sorularını yöneltiyor.
Makovsky Afganistan’la ilgili anlaşmalarda mevcut Afgan hükümetinin yetkili olduğunu, ancak kısa süre sonra bu hükümetin Taliban karşısında yenilgiye uğrayarak çökmesi durumunda anlaşmanın tartışmalı hale geleceğinin de altını çiziyor.
Biden görüşmesinin ardından memnun bir Erdoğan’nın ABD-Türkiye arasında “çözülmeyecek” hiçbir sorun olmadığını ilan ettiğini, şikayetçi olması gereken Biden’ın Ermeni Soykırımı’nı tanıması konusunda, ‘Elhamdulillah gündeme gelmedi” demesinin çok çarpıcı olduğuna vurgu yapan Makovsky, “Görüşmenin belirsiz sonucunu herkes Erdoğan için bir artı olarak görmedi. Görüşmenin ardından, liranın değeri 8,47’den 8,55’e hafif bir düşüş gösterdi – bu, yatırımcıların çok önemli olarak gördüğü S-400 konusunda ilerleme kaydedilmediğine dair hayal kırıklığının bir sonucu olarak yorumlandı” diyor.
Erdoğan’ın birkaç yıl boyunca cesurca özerk bir dış politika izledikten sonra, ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2019’da S-400 füzelerinin Rusya’dan gelmesini “özgürlük ve bağımsızlık ilanı” olarak selamlamıştı, kendisini ancak ABD ve Batılı müttefikleriyle daha iyi bağların çıkarabileceği bir köşeye sıkışmış gibi göründüğünü aktaran Makovsky, buna rağmen Erdoğan’ın S-400’ler konusunda taviz vermeden Batı ve ABD ile ilişkilerini rayına oturtmaya çalıştığını ancak bu yaklaşımın uzun vadeli olarak işe yaramayacağını öne sürüyor.
Bazı yorumcuların Erdoğan’ın aslında ABD ve Batı ile tam bir sıfırlama için çok hevesli olduğunu, hatta MHP olmasa S-400’ü teslim etmeyi dahi düşündüğünü söylediklerini aktaran Makovsky, “Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli arasındaki zirve sonrası söylem farkı çok açık. Biden görüşmesinden bu yana Erdoğan, zirvenin ABD-Türkiye ilişkilerinde bir “sayfanın açılmasını” başlattığını söyleyerek iyimser bir ton yansıtmaya devam etti. Buna karşın Bahçeli, zirveden sadece üç gün sonra NATO ve ABD’ye sövdü ve yeni bir sayfa açılmasına karşı olduğunu açıkladı” diyor.
Herşeye rağmen ilişkilerdeki göreceli yumuşamanın Türkiye için bazı geçici avantajlar sunduğunu yazan Makovsky, “Birincisi, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde bir hesaplaşmayı önleyerek zaman kazanıyor. Diğeri, ABD’nin Türkiye eleştirisini de bir ölçüde susturabilir. Bu bağlamda, ABD’nin geçtiğimiz hafta Kürt yanlısı HDP’ye yönelik kapatma davasının yeniden başlamasına herhangi bir tepki ortaya koymaması muhtemelen dikkat çekicidir” ifadelerini kullanıyor.
“Sonuç olarak gerginliği düşürmeye yönelik son gelişmeler hesaplanmış olsun ya da olmasın, Biden yönetimi yetkilileri Türkiye’de insan hakları konusunda mutlaka yeniden konuşacaklardır” öngörüsünde bulunan Makovsky, “Yönetimin daha önce hem Türkiye hem de genel dış politika vizyonu açısından insan haklarına verdiği merkezi önem göz önüne alındığında, bunu yapmamaları göz kamaştırıcı ve utanç verici olur” diyor.
Şimdilik, ikili ilişkilerin genel görünümünün zirve öncesine göre daha az kasvetli olduğunu belirten Makovsky makalenin sonunda şu ifadeleri kullanıyor:
“Türkiye’nin Kabil havaalanını güvence altına alma anlaşması zaman alabilir, ancak S-400 sorunu Washington’u tatmin edecek şekilde çözülmedikçe nihayetinde ABD-Türkiye ilişkileri telafi edilemez. Aksi takdirde Türkiye’nin ekonomisi ve Batı’daki itibarı zarar görmeye devam edecek ve onları kurtarmak imkansız hale gelecektir”
Murat Yetkin: Biri Erdoğan’a geminin fena su aldığını söyleyecek mi?
FT: Ekonomik gerileme, Erdoğan’a verilen desteği en düşük seviyeye getirdi