Ekonomi
Yeşil hisse senedi mi varmış?
Yeni Ay’ın bu sayısında kalkınma gündeminin hayattan, gerçeklerden, piyasalardan kopuk bir konu olmadığını örneklerle anlatmaya çalışacağım. Kalkınmaya öncelik veren iktisadi…
Yeni Ay’ın bu sayısında kalkınma gündeminin hayattan, gerçeklerden, piyasalardan kopuk bir konu olmadığını örneklerle anlatmaya çalışacağım. Kalkınmaya öncelik veren iktisadi bakış, finansal hedeflerle gelişmek zorunda değildir. Hadi daha açık söyleyeyim; iklim krizine duyarlı olduğunuz için para kaybetmezsiniz muhteremler!
Yine de açıkçası, kimsenin sırf para kazanmak izin iklim krizine duyarlı olmasını istemem. En başta da söyledim ya, doğru şeyi doğru nedenle yapmak gerek. İklim krizi ve beraberinde getirdiği riskler, hepimizi ama en çok da toplumun dezavantajlı kesimini tehdit ediyor. Bununla mücadele için anlamlı tek bir yol haritası var: düşük karbonlu kalkınma politikalarına geçiş. Fakat düşük karbona geçiş de kolay değil, kısa vadeli politikalardan uzaklaşıp kalkınma perspektifini benimsemek de. Zoru başarmak izin toplumsal bir mutabakat gerekli. Bu mutabakat için motivasyonunu artıracak gereçlerden bir tanesi finansal kazanç ise bunu çok anlaşılır bulurum. O halde haydi, iklim krizi farkındalığının desteklediği bir finansal kazançtan bahsetmek mümkün mü diye bakalım.
Soruya yanıt için ilginç bulduğum bir makalenin sonuçlarını paylaşmak isterim. Belçika Merkez Bankası tarafından yayınlanan bir çalışmada, Ocak 2010-Haziran 2018 arasında S&P 500’deki hisse senetlerinin performansları incelenmiş. Yazarlar, öncelikle endeksteki şirketleri 1 milyon dolarlık kar başına düşen emisyon miktarına göre sıralayıp en alttaki çeyreklik dilime “yeşil şirketler”, kalanına “kahverengi şirketler” diyorlar. Sonra, ABD gazetelerinde iklim krizi ile ilgili çıkan haberleri tarayarak, bu konudaki haber akisinin ve bağlantılı olarak iklim krizine dair endişelerin arttığı dönemleri tespit ediyorlar ve bu dönemlerde “yeşil Firmaların performansının diğerlerinin önüne geçtiğini görüyorlar. Burada iklim krizi, sürdürülebilirlik gibi alanlarda farkındalık arttıkça, yatırımcıların bu konuda gelecek düzenleme beklentilerinin arttığı da rahatlıkla varsayılabilir. Yani önümüzdeki dönemde bu düzenlemeler nedeniyle kahverengi şirketlerin nakit akımlarının zedelenebileceğine dair beklentiler, yeşil şirketleri destekliyor olabilir.
İzninizle ben değil, sayılar yanıtlasın ve birkaç örneğe bakalım: ABD’de FTSE Russell Endeksi içerisindeki Yeşil Endeks üzerinden, yeşil ekonomiye geçişe katılan şirketlerin oluşturduğu endeksin getirisini genel endeks getirisine kami kıyaslayabiliyoruz. Aşağıdaki tablo, gelişmekte olan ülkeler izin bakıldığında, parayı yeşile yatırmanın his de fena bir fikir olmadığını gösteriyor. Ama arada çok büyük bir fark vardır da diyemiyoruz.
Yıllık Getiri, %, ABD Dolari | 2011 | 2012 | 2013 | 2014 | 2015 | 2016 | 2017 | 2018 | 2019 | 2020 |
FTSE Geli§mekte Olan Ulkeler Yeşil Endeks | -18,6 | 18,1 | -2,9 | 1,5 | -15,3 | 14 | 32,8 | -12,3 | 21,2 | 16,1 |
FTSE Gelişmekte Olan Ulkeler | -19 | 17,9 | -3,5 | 1,6 | -15,2 | 13,5 | 32,5 | -13 | 20,6 | 15,5 |
Kaynak: FTSE, TSKB Ekonomik Araştirmalar
Olumsuz örnekler de var. Saxo Bank 18 yıldır takip ettiği “yeşil dönüşüm” endeksinin, bu süre içerisinde iki kez kahverengi endeksin gerisinde kaldığını duyurdu, bunlardan bir tanesi bu sene Mayıs’ta gerçekleşti.
Velhasıl yeşil sektörler her zaman kazandırır demek elbette ki mümkün değil. Ama zaten bunu söylemenin mümkün olduğu herhangi bir sektör de yok. Uluslararası ticaretteki düzenlemelerin düşük karbonlu dönüşümü destekler yönde gelişmesini bekliyor musunuz? Tüketici tercihlerinin sorumlu Şirketlere yönelmesini bekliyor musunuz? O halde sermayenin de düşük karbona yönelmesini beklemek makul. “Vay ben duymadım, aman ben görmedim!” olmasın sonra!
Kaynak: TSKB Ekonomik Araştırmalar