Sosyal Medya

Ekonomi

Yalçın Doğan gıda enflasyonunu yazdı:  “Varlık kuyrukları”

Dünya’da ve Türkiye’de gıda enflasyonu sosyal dengeleri bozuyor, halkın ekonomi ve yönetenlerden duyduğu rahatsızlığı yükseltiyor. Bloomberg’e göre,  dünyada gıda fiyatları…

Yalçın Doğan gıda enflasyonunu yazdı:  “Varlık kuyrukları”

Dünya’da ve Türkiye’de gıda enflasyonu sosyal dengeleri bozuyor, halkın ekonomi ve yönetenlerden duyduğu rahatsızlığı yükseltiyor. Bloomberg’e göre,  dünyada gıda fiyatları 1970’lerden bu yana (reel olarak) en yüksek düzeyini gördü. Bloomberg, gıda fiyatlarının hızla yükseldiği dönemlerde sosyal karmaşanın da başgösterdiğini not etti.

 

T24 yazarı Yalçın Doğan’ın makalesinden yaptığımız alıntıda, gıda enflasyonuyla mücadelenin tarihine göz attık. BloombergHT’de ise perakendeciler günah keçisi olmaktan şikayet ettiler.

Tarım ÜFE’de %25’e varan yıllık yükseliş ve hükümetin çiftçiye yeterince maddi destek sağlamaması, gıda enflasyonunun Türkiye’nin de bir numaralı gündem maddesi kalmaya devam edeceğini akla getiriyor.  Hükümet bu badireyi aşmak için tehditten başka bir yöntem bulamıyor.

 

Yalçın Doğan:  Baskınlar, telefonlar

Gıda fiyatları hızla artarken…

O kadar ki…

“Yandaş medya bile, dün yumurta fiyatlarındaki artışı manşetlere çıkartıyor.

Yandaş TV’ler dün meyve ve sebze fiyatlarındaki artışları, özel olarak yumurta fiyatlarındaki artışı ekranlarda tartışıyor”.

Bunu yaptıkları için “fırça” yerler mi, bilemem ama herkes olayın farkında.

‘Reis’ ne kadar farkında bilemem ama çevresi farkında ki…

Geçmiş aylarda olduğu gibi:

“- İş adamlarını telefonla arayarak, ‘fiyatları artırmayın’ tehdidinde bulunuyorlar.

Ya da, geçmişte olduğu gibi:

 

“Soğan ve patates depolarını polisle basarak, üreticileri tehdit ediyorlar”.

Son bir kaç gündür yine “bakkal, kasap manav baskınlarıyla” fiyatları kontrol ediyorlar.

“Komik, hatta komik ötesi!..

 

Ekonomi politikalarında çaresizlik!..

 

Fiyatların daha nasıl oluştuğunu bilmiyor, bunlar ne arz  biliyor, ne talep, ne üretim!..

Üç yüz yıllık, beş yüz yıllık bilgilerden yoksun!..”

 

Milli Korunma Kanunu

Fiyat artışları Türkiye’de her iktidarın başını ağrıtıyor.

İkinci Dünya Savaşı koşullarında CHP iktidarı fiyatları dizginlemek amacıyla bir yasa çıkartıyor:

“Milli Korunma Kanunu”.

Fiyatları serbest bırakmayan, ekonominin her alanına devletin müdahalesini öngören bir yasa.

1940 yılında çıkartılan bu yasayı Demokrat Parti 1955 ile 1960 arasında kesintisiz uyguluyor.

Aşırı fiyat iddiasıyla, satıcılara ceza getiriyor, vs.

Tam anlamıyla “yasakçı bir zihniyet”.

Bugün böyle bir zorba yasa yerine, fiyat denetimlerine “fiili zorbalıkla” başvuruluyor.

O zorbalığın yanına, “TÜİK usulü enflasyon oranları” ekleniyor, gerçekle ilgisi olmadığını bilmeyen yok.

 

Kuyruklar ve kuyruklar

 

Bir ara, yine her zaman olduğu gibi, davullarla duyurulan bir başka uygulamaya geçiliyor:

“Yine geçmiş yıllardan kalan ‘tanzim satışları’, gıda ürünlerinin devlet ve belediyeler eliyle daha ucuza satıldığı dükkânlar”.

İnsanlar bu dükkânların önünde kuyruklar oluşturuyor, üç, beş kuruş daha ucuza almak için bir kaç kilometre yol tepiyor.

Erdoğan uzayıp giden bu kuyruklara “varlık kuyrukları” diyor.

Savaşa barış diyen, herkesle kavga sonucu tek başına kalınca, dış politikadaki yalnızlığa “değerli yalnızlık” diyen, masum gösterilere “terörist” damgası vuran bir zihniyetin:

“Yokluktan oluşan kuyruklara varlık kuyrukları” demesi çok normal.

 

 

BloombergHT:  “Her enflasyon verisinden sonra günah keçisi perakendeciler oluyor”

 

 

Gıda Perakendecileri Derneği Başkanı Galip Aykaç enflasyon rakamları açıklandığında günah keçisinin hep perakendeciler olduğu algısının değişmesi gerektiğini söyledi.

 

Bloomberg HT’ye konuşan Aykaç hal ve market fiyatları arasındaki fahiş fiyat farkının üretim ve üretim maliyetlerinden kaynaklandığını belirtti. Aykaç, “Enflasyonla ilgili her açıklamadan sonra bir günah keçisi aranıyor o da her seferinde perakendeci zincirleri için kullanılıyor. Bu durum ülke olarak yapmamız gereken bazı ödevleri yapmamamızdan kaynaklanıyor. Temel sebep üretimin planlı şekilde yapılamayışı, üretim maliyetlerinin yüksek oluşudur. Antalya’dan gelen sebze meyvenin İstanbul’a geliş fiyatı 2.5 lira bu kabul edilebilir değil. Pandemi ile lojistikle ilgili ciddi bir sorun var” dedi.

 

“Aşırı rekabet var fiyatlar uygun”

Perakendeciler fiyatlar konusunda bir şey yapamayacağının altını çizen Aykaç, “Perakendecilere gelene kadarki kısımda bizim yapabileceğimiz şey yok. Biz alış fiyatına bakıyoruz üstüne operasyonel masrafları ilave edip bir miktarda kâr koyarak piyasaya sunuyoruz. Burada da aşırı rekabet var bu yüzden fiyatlarda son derece uygun gidiyor” dedi.

 

“Yanlış algının ortadan kalkması lazım”

Enflasyonla ilgili yanlış bir algının olduğunu ve bunun değişmesi gerektiğini belirten Aykaç, “Yıllık 55 bin ton sebze ve meyve üretimine sahipiz, yüzde 30- 35’i fire olarak ayrılıyor. 35-37 bin ton arasında satılabilir meyve ve sebzenin yüzde 15’ini perakendeciler satıyor geri kalan pazarlara, manav, otel gibi yerlere gidiyor. Yüzde 15’lık kısmı ile ne yaparsanız yapın enflasyonu yukarı çıkaramazsınız. Bu yanlış algının ortadan kalkması lazım” diye ekledi.

 

CHP’den uyarı: SGK ve vergi borcu affı uzatılsın

 

Çetin Ünsalan Yazdı: Herkese haciz mi uygulayacaksınız?

 

Gıda’da yeni zamlar endişesi

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler