Ekonomi
İbrahim Can yazdı: Ekonomik sürdürülebilirlik
Türkiye, tarihinde görülmemiş derin bir yoksullaşmanın içindedir. Kişi başına düşen gelir tarihte ilk kez 7 yıl aralıksız düştü. Buna karşın…
Türkiye, tarihinde görülmemiş derin bir yoksullaşmanın içindedir. Kişi başına düşen gelir tarihte ilk kez 7 yıl aralıksız düştü. Buna karşın en zengin %20’nin milli gelirden aldığı pay %46,3’ten %47,5’e yükseldi. Nüfusun %80,2’si yalnız zorunlu harcamaları (kira, gıda, faturalar) karşılayacak kadar kazanç elde edebiliyor.
Küresel boyutta da durum pek değişmiyor. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri ve üçüncü dünya ülkelerini sömürmesinin finansal ekonomide yasal yolları bulunmuştur. Öyle ki sosyoekonomik geri kalmış ülkeler gelişmiş ekonomilere sömürülmek için adeta yarış halindedir. Bunun nedeni de siyasetçilerin ve iş dünyasının bilimi esas almamaları ve ahlaki kaygılarının olmayışıdır. Bu yüzden de kendi menfaatlerini tüm insanlığın ortak menfaatine üstün görürler.
Makalem için hazırladığım infografik ile görüldüğü üzere;
1955 yılında dünyadaki toplam servetin %99’u dünya nüfusunun %99’una dağılırken, 2010 yılına gelindiğinde, dünyadaki toplam servetin %95’i dünya nüfusunun seçkin %1’lik kesimi arasında paylaşılmıştır. Servetin %5’lik kısmı ise nüfusun %99’u arasında asimetrik paylaşılır. Bu yüzden dünyada her yıl 5 yaşına gelmeden 500 milyon çocuk hayatını kaybeder. Ancak sürdürülebilirlik bilimi hakkında sevgi pıtırcığı olan küresel şirketlerin üst düzey yöneticileri astronomik maaşlar alırken size bunlardan asla bahsetmeyerek olumlu bir hava yaratmaya çabalarlar. Aynı şirketler, çevresel ve sosyal boyutlarda sürdürülebilirlik katliamı yaparken bazı derneklere üyelik veya medya araçları üzerinden çok yüksek bütçelerle tüketicilere şirin görünmek için sosyal psikoloji teknikleri kullanırlar. Sosyal boyutta en çok da kadınları destekler gibi görünerek kadınları sömürürler. Buna literatürde “green washing” denir ki ben dilimize kazandırmak için “göz boyama” ifadesini kullanıyorum.
Türkiye’ye geri dönersek, son yıllardaki ekonomi ve yargı reformları üzerine, dün başlayan Meclis’in yeni yasama yılı açılışında vergi konusunda bir dizi düzenleme görüşmeye başlandı. Türkiye’de adaletsizliğin ekonomik boyutu olan gelir ve vergi konusunda büyük uçurum olduğu herkesin malumudur. Bu adaletsizlik mevzuat güncellemeleri ile düzeltilmek yerine daha da çarpık bir hal almıştır. Devlet Planlama Teşkilatı, Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu gibi çok değerli kurumların kapatılması ile Cumhuriyet tarihinin en kötü kamu yönetimi görülmektedir. Sayıştay raporları durum tespitinde iyi olsa da yargı bacağı eksiktir. Kamu yönetiminde bilimin kesinlikle esas alınmadığı, hukukun ise mevzuat paçavrasına döndüğü bir ülkede sürdürülebilir kalkınma beklemek çölde deniz kızları gördüğüne yemin eden birine inanmaktan daha büyük ahmaklık olur.
“Sürdürülebilir Ekonomik Sistem” başlıklı makalemin yalınlaştırılmış sürümüne erişmek isteyecek çok az sayıdaki ama çok değerli entelektüeller için ücretsiz erişim bağlantısı: https://icanadvisory.com/makaleler/f/s%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilir-ekonomik-sistem
İbrahim Can, Ph.D. CPA
Kurucu, Finansal Yönetim Danışmanı