Ekonomi
Güldem Atabay: Son çare olarak Ağbal’dan TL’ye hayat öpücüğü
Merkez Bankası’nın duvara karşı son sürat ilerleyen Türkiye ekonomisine kazasız belasız fren yaptırarak başka bir yola sokmasıiçin bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Merkez Bankası’nın duvara karşı son sürat ilerleyen Türkiye ekonomisine kazasız belasız fren yaptırarak başka bir yola sokmasıiçin bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kasım ayında göreve getirilen başkanı Naci Ağbal, bugünkü faiz artışı kararı ile tebrikleri hak ediyor.
Yüksek faiz bir ekonomi için büyümeyi yavaşlatması ve istihdam artışını durdurması açısından iyi değildir. Bu ilişki, aynen yüksek enflasyonun yüksek faizin nedeni oluşu gibi tartışmaya açık olmayan net bir ilişkidir.
Fakat Ağbal övgüyü hak ediyor çünkü Ağbal’ın faiz artırmadan yoluna devam edebilmesi için gerekeni yapması gereken diğerleri hiçbir şey yapmıyor. Elini taşın altına koyan bir tek merkez bankası başkanı olarak belki de giderek yalnızlaşıyor.
Yorumlara bakınca, faiz lobisine hizmet ettiğini söyleyenler, borç sorunu nedeniyle Türkiye ekonomisini batıracağını iddia edenler ve yüksek faizden para kazanacağı için mutlu olan yatırımcılar var. Ağbal ekibiyle beraber verdiği kararla kimseye kendini beğendirememiş görünüyor.
Konu zaten bu değil. Bakın konularımız ne?
- Türkiye’nin TÜFE enflasyonu %15’te ve yaz aylarına kadarki süreçte %18-19 aralığına yönelmekte.
- Türk lirası Şubat sonu-Mart başında yeniden değer kaybetmeye başladı; enflasyonu yeniden besleyecek.
- Türk halkı Cumhur İttifakı’nın söylemlerine güvenmiyor; tarihi yüksek seviyelerdeki döviz mevduatını bozdurmuyor; TL’ye, yani hükümet politikalarına güvensizliğini her hafta yineliyor.
- TÜİK verileri tartışmalı. Ne enflasyon açıklamasına, ne büyüme ne istihdam verilerine kimse inanmıyor.
- Sene sonu en iyi olasılıkla enflasyon %13’ler seviyesinde. TL yeniden değer kaybetmeye başlarsa %15 bile iyimser olur.
- COVID-19 salgını büyüyor. Hükümetin kısıtlama koyacak mali destek gücü yok. Aşılama yavaş. Turizmden beklenen kısmi toparlanma giderek hayal olmakta, dolar gelirleri beklentisi turizmden zayıf.
- Cari açıkta beklenen gerileme artan petrol fiyatları ile tehlikede.
- Merkez bankasının rezervleri (swap hariç) eksi 44 milyar dolar seviyesinde. Rezervlerin neden satıldığı biliniyor da kime satıldığı, kimlerin düşük kurla kurtarıldığı, kimlere hangi fiyatla verildiği açıklanamıyor. Hesap bile sorulamıyor.
- Yurtdışından gelen büyük bir dalga var. ABD ekonomisinde enflasyonun yaza doğru %4’lere sene sonunda da %2-3 aralığında olacak diye dünyanın en derin piyasası olan ABD tahvil piyasasında deli gibi satışlar geliyor. Tahvil piyasası faizleri yükselecek enflasyona göre konum alıyor.
- Dünyada dalga dalga yayılan bu harekete FED parmağını bile oynatmayacağı mesajını verince, büyük balonların oluştuğu hisse senedi piyasalarında teker teker depremler yaşanacak. Ufukta beliriyor.
- ABD tahvil faizleri yükseldikçe gelişmekte olan piyasalarda risk primi artıyor. Borçlanma maliyetleri yükseliyor.
- Enflasyon, pandemi-aşı sonrası beklenen büyüme patlaması petrol ve diğer emtia fiyatlarını yukarı çekiyor.
- Küresel ısınma zaten tarımsal maliyetleri yükseltirken, arz dengesizlikleri yaratıyor. Gıda fiyatları dünyanın her yerinde yükseliyor.
- ABD Başkanı Biden Türkiye hükümeti ile iletişime geçmeyerek doğrudan mesaj veriyor.
- S-400 tercihinin maliyetinin ele tutulur hale gelişi an meselesi.
- Türkiye hükümetinin müttefik gördüğü Rusya-Putin düzenine Biden doğrudan “katil” diyerek yeni gerginliklerin haberini veriyor. Rusya-ABD gerginliğinin ABD’nin Türkiye S-400 konusundaki beklentilerini iyice keskinleştireceği netleşiyor.
- Halkbank davası büyük ekonomik yaptırımlar potansiyeli ile Mayıs ayından itibaren en öncelikli sorun haline dönüşüyor.
- Türkiye hükümeti tüm komşuları ile kavgalı. Mısır’la barışma sürecinde Mısır’dan şartlarımızı karşılarsa mesajını indirmek zorunda kalıyor.
- Tüm bunlarla başa çıkabilecek üçayaklı plan para politikası, ekonomik ve hukuksal reform olarak kurgulanabiliyor.
- İnsan Hakları Eylem Planı bomboş. Türkiye temel insan haklarında, ifade özgürlüğünde giderek geri düşüyor. Hukuk sistemi kanserli, yüksek derecede politize edilmiş durumda.
- Hapise atılan gazeteci sayısı her gün artıyor. Türkiye AİHM ve AYM kararlarına uymak istemeyen yöneticilerin eliyle hukuk sisteminde büyük yaralar alıyor.
- 6 milyon insanı temsil eden partiye iktidarın işaret etmesiyle kapatma davası açılıyor. Seçilmiş belediye başkanları bahanelerle görevden alınıyor.
- Ekonomide reform paketi denerek süslen metinde reform ait bir tek madde yok. Ne beklenti, ne heyecan, ne de sürüklenen gemiye çıpa oluşturabiliyor.
- Cumhurbaşkanlığı sisteminin dertlere çare olmadığı; zaten sorunlu Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir deliğe iyice ittiği ekonomik ve sosyal göstergelerle ortada net duruyor.
Tüm bu dertlerle başa çıkmak için, üçayaklı plandan şimdilik sadece para politikası hareket etmiş, bekleneni vermiş durumda. Ağbal’ın bu son kararı sanılmasın ki yabancı yatırımcı çekmek ve onları mutlu etmek üzerine kurgulanmış. Enflasyonun açıklanandan daha yüksek olduğu düşünülürse, enflasyon artışını yavaşlatmakta bile ne derece etkili olacağı tartışmalı.
Yiğidi öldür, hakkını yeme…Ağbal bu son faiz adımıyla sadece gelen büyük darbeye karşı Türk lirasına bir kez daha korunma pozisyonu aldırarak Erdoğan-Bahçeli ikilisine akıllı adımlar atmak için zaman kazandırmayı amaçlıyor. Aynen Kasım-Mart döneminde bu ikiliye hediye ettiği ve harcamayı tercih ettikleri zaman gibi.