Döviz
Güldem Atabay: Pandora’nın Kutusu açıldı- TL’de kara Pazartesi mi?
Cuma gecesinden bu yana yaşananların TL üzerindeki etkisini Pazartesi sabahı itibarıyla görmeye başlayacağız. Naci Ağbal’ın Ocak-Şubat aylarında faiz artışlarına ara…
Cuma gecesinden bu yana yaşananların TL üzerindeki etkisini Pazartesi sabahı itibarıyla görmeye başlayacağız.
Naci Ağbal’ın Ocak-Şubat aylarında faiz artışlarına ara vermesinin ardından Mart ayında gerçekleştirdiği son 200 baz puanlık faiz artışı Erdoğan çevresindeki belli bir grup adına bardağı taşıran son damla oldu. Ve beklenmedik bir hızda Yeni Şafak yazarı, “faiz-enflasyonun nedenidir” savunucusu Şahap Kavcıoğlu yeni merkez bankası başkanı olarak konuldu.
Elbette ki faiz indirmesi amacıyla.
HDP kapatma davası ile bütünleşen İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış ve tabi merkez bankasının başına gelenler Pazartesi günü TL’nin değerinde olumsuz bir etki yaratacak.
Son faiz artışıyla dolara karşı 7,20’li seviyelere güçlenen TL bu adım öncesi 7,50’ler seviyesindeydi. Dolayısıyla hızla buraya geri dönmesi zaten kaçınılmaz.
Fakat Pazar öğleden sonra yeni başkan Kavcıoğlu’nun bankacılarla yaptığı toplantı, “Ağbal gitti TL çöktü” algısını engellemek için çok büyük olasılıkla Pazartesi için kamu bankaları-merkez bankası ve “ikna” yoluyla özel bankalar tarafından cansiperane bir TL defansı oluşturma amacıyla yapıldı. Kamu banklarından satış olup olmayacağı zaten haberlere yansıyacak, ancak büyük olasılık gibi görünüyor.
O nedenle Pazartesi günü TL’deki oynaklık büyük olsa da, mümkünse TL/dolar 7,50 civarında; mümkün olmazsa da 8,00’in altında tutulmaya çalışılacak.
15 Nisan’da yapılacak bir sonraki PPK toplantısında faiz inene kadar, bu algı üzerinden TL’nin değeri en azından burada istikrar kazandırılmaya çalışılacak.
Ancak, eğer Pazartesi atlatılabilirse, TL’nin daha fazla değer kaybedeceği yönünde şüpheye yer yok.
Keza, faiz indirimlerinin başlayacağı 15 Nisan öncesinde 3 Nisan’da açıklanacak Mart ayı enflasyonu yine yukarı yönlü gelecek; %17’yi geçebilecek. Çekirdek enflasyondaki yükseliş de devam edecek. Arkasından Nisan-Mayıs-Haziran PPK toplantılarında gerçekleşmesi büyük olasılık olan kademeli faiz indirimleri görmeye başlayacağız.
Tahminen %17 civarı TÜFE enflasyonu ile gelecek ilk faiz indirimi göreceli olarak düşük ölçekte olacaktır. 50-100 baz puan civarı. Merkez bankası geçmişi olmayan merkez bankası başkanı da mevsimsellik etkisiyle Mayıs itibarıyla gıda fiyatlarında eksi aylık seviyelere inanarak faiz indirimlerini genişletecek. Bu arada likidite yaratmak için munzam karşılık oranlarında da aşağı yönlü düzenlemeler beklemek mümkün.
Pazartesi’den öteye gidildikçe TL/doların 8,50 civarı bir yere yerleşmesi kaçınılmaz görünüyor. Daha üzeri- TL/dolarda 9-10 aralığı- bu kadar kuralsız, ipini koparmış cahillikte atılan ve atılacak adımlara paralel önümüzdeki aylarda son derece olası. Hele bir de S-400 ve Halk Bankası davası konusunda somut adımlar geldikçe. ABD Başkanı Biden’ın Ermeni Soykırım Tasarısına imza atabileceğine yönelik çıkan haberler de TL üzerinde yeni bir baskı unsuru olabilir.
Aynı dönemin, yani Nisan-Haziran aylarında ABD enflasyonunun %4 civarına yükselmesinin beklendiğini ve bunun da zaten %1,7’ye sıçramış olan 10 yıllık ABD tahvil faizlerini %2’ye ve biraz üzerine iteceği bir dönem olduğunu da atlamamak gerek. Bunun anlamı zaten bütün gelişmekte olan ülke para birimlerinde baskının artacağı.
Böyle bir arka planda yapılacak faiz indirimleri TL’yi iyice zayıflatması, Türkiye’nin risk primi CDS seviyelerini yükseltmesi, TL üzerinden de enflasyonu beslemesi göreceğimiz süreçler.
Enflasyon büyük olasılıkla %20’nin üzerine giderken, dolar/TL’nin de 9-10 aralığına yönelmesi beklenebilir. Yerlilerin yarından itibaren yoğun döviz talebi olması da kaçınılmaz görünüyor.
Bankalardaki batık/sorunlu kredilerin bu dönem içinde yeniden yüzdürülmesi, ötelenmesi senaryonun bir parçası. Ancak iş önümüzdeki bir senede 190 milyar dolar dış borç ve 30 milyar dolara yakın cari açıkla birleştiğinde, TL’deki baskının keskinleşmesi zaten kaçınılmaz hale geliyor.
İşte bu yüzden de sermaye kontrolü korkuları, senaryoları da yeniden su yüzüne çıkıyor.
Türkiye ekonomisinin böylesi bir yüksek tansiyonu kaldırması mümkün değil. HDP’nın hızla kapatılma çabaları da resme eklendiğinde, sonbaharda bir erken seçim giderek daha büyük bir olasılık haline dönüşüyor.
GA.