Ekonomi
GÖÇMEN EKONOMİSİ VE PARADİGMA İFLASI
2016 başında dönemin başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş, 2.5 milyon Suriyeli göçmen hakkında değerlendirmelerde bulunmuştu. Yalnızca %10’u meslek…
2016 başında dönemin başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş, 2.5 milyon Suriyeli göçmen hakkında değerlendirmelerde bulunmuştu. Yalnızca %10’u meslek sahibi olan göçmenlerin sigortasız çalıştırılamayacağını, örneğin turizm yerine tarım sektörü ağırlıklı iş sahibi olacaklarını söylemişti. Bugün baktığımızda yapılmış hemen tüm açıklama ve sözde planların toplumun anlık gazını almaya yönelik olduğunu, gerçekleşmediğini görüyoruz.
Kayıt dışı ekonomi, artan göçmen sayısı nedeniyle aldı başını gitti. AKP’li Yasin Aktay “Suriyeliler olmasa Türkiye’nin ekonomisi çöker” diyor örneğin. (Uluslararası Çalışma Örgütü araştırmasına göre göçmenlerin %92’si kayıt dışı çalışıyor) Sığınmacılar en büyük azınlık olma yolunda ilerlerken “Türkiye bir mühendis kaybetti, Amerika bir garson kazandı” gibi tweetler okuyor, gülüyoruz ancak dramatik yönü kaçırıyoruz…
Kültürel ve ekonomik etkileri on yıllarca sürecek yabancı nüfus artışının demografik yapıyı değiştirmesi çok daha kısa sürecek. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Enstitüsüne göre Türkler aile başı ortalama 1.9 çocuk yaparken, Suriyelilerde bu rakam 5.3. Bu oranlar baz alındığında 20 sene sonra Türkiye’deki Suriyeli sayısının 15 milyon olması bekleniyor. Mevzu buna iyi ya da kötü demek değil. Yalnızca demografik yapı değişmeyecek; toplumsal huzurdan politik arenadaki çekişmeye dikkate şimdiden alınması gereken birçok değişim gözümüzün hemen önünde duruyor. Sağlıklı bir şehirli-köylü oranına kavuşamamış Türkiye, “misafir” olarak aldığı insanların tüm istatistikleri mahvetmesine, seçme/seçilme hakkı elde edip siyasi haritayı değiştirmesine nasıl tepki gösterecek?
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü rakamlarına göre İstanbul’da 550 bin, ülke çapında da 3.6 Milyon Suriyeli kayıtlı görünüyor. Geçtiğimiz Nisan ayında BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin yaptığı araştırmaya göre sadece İstanbul’da 964 bin Suriyeli var. Taliban’ın son hamlesi ve ülkemizin tutumu sonrası Afgan nüfusunun artacağı açıktır, 1 milyon gibi bir sayıdan söz ediliyor.
Zorunlu göç eden bu kesim haricinde 250 bin dolara vatandaşlık gibi teşviklerle yabancı sayısı bir başka ivme imkânı daha bulmuştur. Ülke uyruklarına göre yabancılara yapılan konut satış sayıları bize çok ilginç veriler sunmakta. 2020 Haziran ayından 2021 Haziran ayına gelindiğinde yabancıya konut satışı yüzde 187 artmıştır. (Prof. Dr. Şenol Babuşçu, Twitter)
Hatta bu yıl yabancılara konut satışlarının neredeyse yarısı Irak, İran, Rusya ve Afganistan uyruklulara yapıldı. (Prof. Dr. Ali Hakan Kara, Twitter)
(Prof. Dr. Ali Hakan Kara, Twitter)
Üstelik kamunun son yıllarda dağıttığı kredi ve teşviklere bakacak olursak kendi vatandaşlarımız ev alamıyor. “20 yıl sonra bizler kirada otururken yabancılar o evlerin sahibi olduğunda iş işten geçmiş olacak” diyen milliyetçi hassasiyete tebessüm ederken bizlerin bile yüzünde bir endişe belirdi.
Turkey Data Monitor’- Türkiye’de ev sahipliği ve kiracı oranları
Bütün yabancılar ev alabilecek kadar şanslı değiller. Bir de elinde avcunda hiçbir şey olmadan gelen bir yığın var. Günümüzde yaşananları, Almanya’nın 2.Dünya Savaşı sonrası yaptıkları ile kıyaslamak istiyorum. Almanya, Türkleri işçi olarak kabul ederken bunu belli bir plan program dahilinde yaptı. Gelen insanların hangi şartlarda hangi meslek gruplarında çalışacakları belliydi.
Göç eden ilk neslin Türk kimliği yanına Alman kimliğini koyması zordu. Ancak ikinci ve üçüncü nesille birlikte çocuklar Alman kimliğini kabul etti. Aileler çocuklarını kendi kültürü ile yetiştirirken, sosyal çevre ve devlet onları Alman toplumunun beklediği gibi yetiştirdi. Böylelikle kendi kültüründen kopmadan, Alman bir vatandaş gibi yaşamayı öğrendiler.
Bizim uyguladığımız göç anlayışı ile Almanya arasındaki farklar çok belirgin değil mi? Hazırlık yok, planlama yok. Meslek edinmemiş, edinse bile uzun süre icra etmemiş milyonlarca insan… Evet savaş şartları ve mecburiyet temel ve ağır bir fark lâkin yönetsel öngörüsüzlük hem onlar hem bu ülke vatandaşları için kaos oluşturdu ve bu kaos büyümeye devam edecek.
Castro Küba’sından Miami’ye kaçanların bir kısmının hapishaneden salıverilenler olduğu, bunun bilinçli yapıldığı anlatılır. Geçenlerde Taliban rejimi ele geçirdiği bir kentte mahkumları serbest bırakmış. Afgan göçmen yağmuru sürerken insan endişe etmiyor değil…
Asgari ücretimiz dolar karşılığı ile birçok Çin eyaletinin altında. Ama ekonomik döngü öyle bir haldeki göçmenlerin daha da ucuza çalışıyor olması ekonomimizin batmasını engelleyen bir faktörmüş! Kim iş sahibi kim değil, kim konteyner köşelerinde can veriyor kim intihar ediyor umurumuzda değil gibi. Birkaç milyar dolar sus payı nasıl değerlendiriliyor bilmiyoruz.
Ekonomik, kültürel ve sosyal sonuçların her birey adına olumlu yönde ilerleyebilmesi için Göçmen Bakanlığının kurulması şarttır. Pakistan’ın, Afganistan’ın, Libya’nın, Suriye’nin önemi ülkemizin dünyadaki yeri için büyüktür. Ana politikalarımızın yarattığı anomaliler göstermiştir ki; paradigma değişikliği kaçınılmazdır. Göçmenleri ekonomiye ve sosyal hayata dahil edecek bir entegrasyon hazırlığı yokken bu insanların kalmasını veya gitmesini tartışmak yersizdir. Mevlevi dergâhı olmayan ülkemizin sığınmacı sorunu; işin ehli uzmanların önderliğinde plan program dahilinde barışçıl olarak çözülmelidir.
Yağız Kutay Işık
Twitter: @yagizkutayisik
FÖŞ höykürdü: Ekonomi Erdoğan Rejiminin Yükünü Taşıyamıyor
YORUM: Göçmen tepkisi sokağa taştı
DEVA Partisi: ‘Göçmen meselesi seçim kampanyasına meze edilecek mesele değildir’