Döviz
Erhan Aslanoğlu: Enflasyon coşuyor
Makroekonomik istikrarsızlığımızın ana nedenlerinden olan enflasyon, sürpriz olmayan bir şekilde artma eğilimini sürdürüyor. Mart ayında aylık TÜFE yüzde 1,08, yıllık…
Makroekonomik istikrarsızlığımızın ana nedenlerinden olan enflasyon, sürpriz olmayan bir şekilde artma eğilimini sürdürüyor. Mart ayında aylık TÜFE yüzde 1,08, yıllık yüzde 16,19 olarak gerçekleşti. Yurtiçi ÜFE artışı ise aylık yüzde 4,13, yıllık yüzde 31,20 oldu. Temelde maliyet enflasyonunu gösteren ÜFE ile talep enflasyonunu gösteren TÜFE arasındaki fark 15 puana çıkmış durumda. Muhtemelen iç talepteki daralmanın bir yansıması da olan bu durum, TÜFE’nin önümüzdeki dönemde nerede zirve yapacağı ve yıllık enflasyonun ne civarda olacağı konusundaki belirsizlikleri de arttırmış durumda. Kısa vadeli bakmaya devam ediyoruz. Mevcut veriler ışığında önümüzdeki iki ayda enflasyonun yüzde 17,50 -19.00 aralığında seyretme ihtimali güçlü duruyor.
Ülkemizde enflasyonun birçok nedeni bulunuyor. Öne çıkan üç neden ise, döviz kurlarındaki artış, gıda fiyatlarındaki yükseliş ile yönetilen ve yönlendirilen fiyatların artışı şeklinde sıralanabilir. Yönetilen ve yönlendirilen fiyat artışları yılın başında zaten hedeflenen enflasyon rakamlarının çok üzerinde gerçekleşerek bu yılın enflasyonu için olumsuz bir etkide bulunmuştu. Diğer iki etki ciddi biçimde enflasyon rakamlarını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Bu yıla özgü iki unsur daha eklenmiş durumda; küresel piyasalarda emtia fiyatlarının tırmanma eğiliminde olması ve tedarik zincirlerindeki aksamaların maliyetleri arttırarak bize ithal enflasyon olarak yansıması. Bu eğilimi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) verilerinin alt sektör endeks detaylarında rahatlıkla izleyebiliyoruz.
Mevcut ÜFE rakamları enflasyon dinamiklerini net bir şekilde gösteriyor. ÜFE kur artışlarını hemen yansıtan bir endekstir. ABD 10 yıllık tahvil faizlerindeki yükselişlerin etkisiyle döviz kurlarının yukarı hareketi, örneğin USD / TL’deki 7-7,50 arası hareket büyük oranda yansıyor. Mart ayının son haftasında kurlardaki daha sert artışın henüz çok az yansıdığını düşünüyoruz. Mart ayında yüzde 4,13 gibi yüksek oranda gerçekleşen artışın, döviz kurlarındaki yükseliş ile beraber tedarik sorunları ve emtia fiyatlarının yansıması olduğu da anlaşılıyor. Özellikle, tedarik sorunları ve emtia fiyatlarının yarattığı baskı dünyanın birçok ülkesinde devam ediyor. Pandeminin seyrine bakacak olursak bu baskı devam etmeye aday. Dolayısıyla, döviz kurlarında istikrar sağlansa bile ülkemizde maliyet enflasyonu baskısı devam edecek görünüyor. Son aylarda bildiğimiz ve beklediğimiz bir durumdu. Bu nedenle para politikasının uzun süre sıkı durma ihtiyacı buradan kaynaklanıyordu. Şimdi, azaltmaya çalıştığımız kur riskini de eklemiş bulunuyoruz. ABD ekonomisi ısınmaya devam ediyor. Önümüzdeki aylarda ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 2 ve üzerine çıkma ihtimali içeride kurlara baskı yaratma potansiyeli bulunduruyor. Pandeminin seyri nedeniyle, yabancı turizm gelirlerinin yine riske girmesi ve yüksek dolarizasyona bağlı olarak altın ithalatında beklendiği kadar düşüş olmama ihtimali cari işlemler açığına, dolayısıyla döviz kurlarına baskı yapmaya aday görünüyor.
Yazının devamı burada.