Sosyal Medya

Ekonomi

Erdal Sağlam: Büyükler hapşırdıkça ekonomimiz hasta kalacak

Küresel finans sistemindeki risk iştahı her azaldığında, bundan en olumsuz etkilenen ülkelerin başında Türkiye geliyor. Dün de ABD hazine tahvilleri…

Erdal Sağlam: Büyükler hapşırdıkça ekonomimiz hasta kalacak

Küresel finans sistemindeki risk iştahı her azaldığında, bundan en olumsuz etkilenen ülkelerin başında Türkiye geliyor. Dün de ABD hazine tahvilleri yükselip risk iştahı geri çekilince, dolar yeniden 8.90 TL’nin üzerine çıktı.

Geçen hafta enflasyon rakamlarının açıklanmasından sonra 8.90 TL’nin üzerine çıkıp geri dönen ve 8.85 TL civarında seyreden dolar kurunun, bu gidişle yakında 9 TL’yi aşması bekleniyor.

Kurlarda yönün artık hep yukarı olacağı kesinleşmiş gibi. Çünkü hep söylüyoruz; alınan yanlış kararlarla ekonomi çok kırılgan hale getirildi. Başka bir deyişle Türkiye ekonomisinin bağışıklık sistemi çökmek üzere.

Böyle olunca da gelişmiş ülkeler her hapşırdığında, doğal olarak Türkiye ekonomisi hasta oluyor. Yapılan yanlışlar radikal biçimde düzeltilmez yani bağışıklık sistemi kuvvetlendirilmezse, Türkiye ekonomisi hastalıktan kurtulamayacak.

Dünkü kur hareketini aynı zamanda, Merkez Bankası’nın ekim ayında yapacağı faiz toplantısı için, piyasaların verdiği bir işaret olarak görmek de mümkün. Piyasalardaki bu hareket, erken faiz indirimiyle başlayan sürecin ekim ayında da devam etmesi halinde, kurların çok daha yukarı gideceğinin bir işareti olarak görülebilir.

Piyasaların gözü faiz toplantısı öncesinde, bugün Merkez Bankası yönetiminin yatırımcılarla yapacağı toplantıya çevrilmiş durumda. Bankacılar bugünkü toplantıda Merkez Bankası’nın faiz kararı konusunda vereceği işaretlere bakacak, söylenenlerden faiz indirimi olup olmayacağını kestirmeye çalışacak. Özetle; eğer faiz indiriminin devam edeceği yönünde bir algı oluşursa, piyasalardaki gerginliğin artacağını söylemek mümkün. Bunun da ilk işareti yine kurlardaki artışlarla görülecek.

Merkez Bankası’nın yaşanan son gelişmeler nedeniyle yaptığı faiz indiriminden pişman olması beklenir. Ancak durumun vahametinin ne kadar farkında olduğunu artık piyasa oyuncuları bile kestiremiyor.

Şahsen Merkez Bankası’nın son günlerde küresel ekonomi ve iç piyasalarda yaşananların ardından, en azından ekimde, “faiz indirimine ara vermek isteyeceğini” tahmin ediyorum. Ancak Merkez Bankası’nın istemesi tabii ki yeterli olamayacak. Bu nedenle Merkez Bankası yönetiminin asıl karar alıcı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ikna etmesi gerekecek. Böyle bir yola gidecekler mi, ikna etmek istedikleri takdirde Cumhurbaşkanı izin verecek mi, tabii ki bilmiyoruz. Bugün Merkez Bankası yetkililerinin top çevirdiklerini görürsek, yani faiz indirimine ara verilecek mesajları vermezlerse, belli ki konuyu Cumhurbaşkanı’na henüz sormadılar demektir. Belki de piyasa hareketleri toplantıya kadar sertleşirse, o zaman Cumhurbaşkanı’na gidip ara vermek konusunda iknaya çalışacaklardır.

‘1.6 MİLYON KİŞİ DAHA YOKSULLAŞTI’

Aksi takdirde Türkiye ekonomisinin hastalığı, iyice ağırlaşana kadar, devam edecek demektir. Çünkü küresel finans iklimi belli ki bundan sonra bizim gibi gelişmekte olan ülkeler aleyhine gelişecek. Dün, ABD hizmet sektörünün ana göstergelerinden olan ISM Hizmet Endeksi’nin beklentilerin üzerinde bir yükseliş kaydetmesi, Fed’in varlık alımı azaltma takvimine sadık kalacağına dair beklentileri artırdığı, bunun da 10 yıl vadeli ABD hazine tahvili faizinin yükselmesine neden olduğu görüldü ve TL değer kaybetti. Yarın başka bir gelişme olacak, TL yine değer kaybedecek…

Bu gelişmeler yaşandığında tüm gelişmekte olan ülke para birimleri değer kaybediyor ama TL genellikle en fazla değer kaybeden para birimlerinden oluyor. Gelen fırtınaya hazırlık amacıyla gelişmekte olan ülkeler faiz artırımlarına başladılar. Daha dün Yeni Zelanda, yedi yıl aradan sonra faiz artırdı. Türkiye bu dönemde faiz indirmeye kalkışınca, en kırılgan ülke oluyor.

Morgan Stanley, yayımladığı bir araştırma raporunda Polonya, Güney Afrika ve Türkiye’nin S&P 500’de yaşanabilecek bir düzeltmeden en fazla etkilenecek ülkeler arasında bulunduğunu söyledi.

Dünya Bankası ise dün Türkiye için 2021 büyüme tahminini yüzde 5’ten yüzde 8.5’e çıkarırken enflasyon tahminini de yüzde 15.5’ten 17.7’ye yükseltti. 2022 için büyüme tahminini yüzde 4.5’ten yüzde 3’e düşüren kurum, 2023 tahminini de yüzde 4.5’ten yüzde 4’e düşürdü.

Dünya Bankası büyüme ivmesinin 2021’in ikinci yarısında yavaşlamasına rağmen 2021’deki büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ettiklerini belirtti.

Turizm ve ihracattaki toparlanmayla beraber cari açığın 2021’de milli gelirin yüzde 3’üne gerileyeceğini belirten Dünya Bankası, yaptıkları simülasyona göre “Türkiye’de 2020 yılında 2019’a göre 1.6 milyon daha fazla yoksul insan bulunduğunu” belirtti. Banka, bu seviyenin son sekiz yılın zirvesi olduğunu söyledi.

Güçlü ekonomik toparlanmanın 2021’de yoksulluk oranını azaltması bekleniyor.

Görüldüğü gibi; erken faiz indirimlerinin altında yatan aşırı büyüme hırsı nedeniyle Türkiye büyüyor ama hesapsız ve dengesiz büyüdüğü için yoksul insan sayısı da artmaya devam ediyor.

Hep aynı noktaya geliyoruz; sürdürülebilir, sağlıklı büyüme hırsla değil, bilimsel ekonomi politikalarıyla sağlanabilir.

 

 

 

cumhuriyet.com.tr

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler