Dünya Ekonomisi
Alman ekonomisinde güç kaybı devam ediyor
Almanya’nın en belirgin öncü göstergesi Ifo endeksi Ekim ayında üst üste dördüncü ay düşerek 97,7 seviyesinde gerçekleşti. Yaz aylarının büyüme…
Almanya’nın en belirgin öncü göstergesi Ifo endeksi Ekim ayında üst üste dördüncü ay düşerek 97,7 seviyesinde gerçekleşti. Yaz aylarının büyüme coşkusu tamamen ortadan kalkmış görünüyor. Ifo endeksi en son 2019 yazında art arda dört ay boyunca düşmüştü. Hem mevcut değerlendirme hem de beklentiler bileşeni zayıfladı ve bu da Alman ekonomisindeki mevcut ivme kaybından hızlı bir dönüş için çok az umut olduğunu gösteriyor.
Ekonominin bu yıl kriz öncesi seviyeye dönme olasılığı giderek azalıyor
Alman ekonomisi devam eden tedarik zinciri sorunlarından, genel olarak daha yüksek enflasyondan ve özellikle daha yüksek enerji ve emtia fiyatlarından zarar görmeye devam ediyor. Tedarik zinciri sorunları, sanayi üretiminin küçülmesiyle ikinci çeyrekte zaten hissedilmeye devam ediyordu ve kilitlenme sonrası genel toparlanmaya yük oluyordu. Mevcut etkenler üçüncü çeyrekte de imalat faaliyetini bastırmaya devam ettiler. Alman ekonomisi için açık bir risk, kıtlıklar sonucunda yeni siparişlerin net bir şekilde yavaşlaması olacak. Geçen haftaki PMI’lar, otomotiv endüstrisinden gelen talebin gerçekten düşmeye başladığını göstermekte.
Daha yüksek emtia fiyatları sadece şirketlerin maliyetlerin artırmakla kalmayacak, aynı zamanda özel tüketimi de yavaşlatacak. Bu oldukça olumsuz görünümün tek iyi tarafı, temel olarak, sağlam bir toparlanma için bileşenlerin hala orada olması: zengin bir şekilde doldurulmuş sipariş defterleri, imalat sektöründeki düşük stoklar, güçlü bir işgücü piyasası ve tüketiciler tarafındaki aşırı tasarruf.
Tedarik zinciri sorunlarının ne zaman biteceğini tahmin etmek zor. Aslında, tüm aksaklıkların çözülmesi ve tedarik zincirlerinin normale dönmesi önümüzdeki yaza kadar sürebilir. Aynı şey enerji fiyatları için de geçerli. Tüm bunlar, Alman ekonomisinin yılın son çeyreğinde tamamen durma noktasına gelmesi riskinin artmasıyla kalmayıp, ekonominin bu yıl kriz öncesi seviyelere ulaşamayacağı konusunda da açık bir risk olduğu anlamına geliyor.