Döviz
Alaattin Aktaş: Devletin Hazinesi de için için yanıyor!
✔ Türkiye yurtiçinden yaptığı borçlanmada döviz cinsi olanlara giderek daha fazla ağırlık veriyor. Haziran sonu itibarıyla iç borç stokunun yüzde…
✔ Türkiye yurtiçinden yaptığı borçlanmada döviz cinsi olanlara giderek daha fazla ağırlık veriyor. Haziran sonu itibarıyla iç borç stokunun yüzde 26’sı döviz cinsinden. Merkezi yönetimin iç ve dış toplam borcunda döviz cinsinden olanların payı da yüzde 58’i buldu.
✔ Eski bir Hazineci dövizin payındaki bu artışı değerlendirirken “Devlet kalpazanlık yapıp döviz basamayacağına göre ödeme zamanı geldiğinde ihtiyaç duyulacak döviz yeni borçlanmaları gerektirecek” diyerek şimdiden uyarıyor.
Bazen ülkenin gündemi bir konuya öylesine odaklanmayı gerektirir ki, diğer konuları unutur ya da önemsemezsiniz. Hani o diğer konulara değinince asıl sorunu ihmal ediyormuş gibi bir hisse kapılırsınız. Türkiye şu günlerde şimdiye kadarki en büyük doğal afetlerinden birini, biraz geride kalır gibi olmakla birlikte böylesine büyük bir yangını yaşarken sıradan ekonomik konulara değinmek sanki biraz tuhafmış gibi geliyor. Ama değinmek de gerekiyor; hele hele devletin Hazinesi de için için yanıyorken… Merkezi yönetimin borç durumuna bakınca Hazine’nin gerçekten de adeta için için yandığını gördük… Sanki dışarıdan henüz pek hissetmediğimiz içeride biriken bir kor var!
Borçlanmanın çok temel bir kuralıdır:
“Gelirin hangi para cinsinden ise o para cinsinden borçlan!”
TL maaş alan ya da TL kazanan birinin gidip döviz cinsinden borçlanması hiç makul değil, öyle değil mi…
Ya da tümüyle yurtiçine ve TL cinsinden satış yapan bir şirketin tutup yurtdışından döviz cinsinden borçlanması…
Hem zaten bunun sakıncaları görüldüğü için döviz kazancı olmayan şirketlere döviz cinsinden borçlanma kısıtlaması getirildi ya…
Bir yönetim düşünün, vatandaşına ve şirketlerine “Geliriniz döviz değilse döviz cinsinden borçlanmayın, çok zarara uğrarsınız” diye uyarıda bulunuyor, hatta yasak getiriyor ve bunu çok haklı olarak yapıyor; ama gelin görün ki kendisi döviz cinsinden borçlanıyor.
Kastettiğimiz içerden dövizle borçlanma
Durun durun hemen itiraz etmeyin; dış borçlanmayı kastediyor değiliz. Uluslararası borçlanma tabii ki döviz cinsinden yapılacak, biz yurtiçinden dövizle olan borçlanmayı kastediyoruz.
Hazine ve Maliye Bakanlığı verileri 2003’ten başladığı için biz de o yıldan bugüne kadar olan döneme baktık. İç borç stokunun bir kısmının döviz olduğunu önceki yıllarda da görüyoruz. 2003- 2011 döneminde de iç borcun bir kısmı döviz. Bu, bir anlamda 2001 krizinin tortusu olarak devam etmiş.
2012’de iç borç stokunda döviz sıfırlanmış, tablo tertemiz olmuş! 2017’ye kadar döviz cinsi iç borç sıfır.
Döviz cinsi iç borçlanma 2017’de yeniden başlamış, geçen yıl çok büyük bir artış yaşanmış ve bu yılın haziran ayı sonunda 290 milyar liralık bir döviz cinsi iç borç stoku birikmiş.
TL cinsi stok 845 milyar, döviz cinsi olan 290 milyar ve toplam iç borç stoku 1 trilyon 135 milyar.
Yani son verilere göre iç borcumuzun yüzde 74’ü TL cinsinden, yüzde 26’sı ise döviz cinsinden.
Dövizin toplamdaki payı yüzde 58
İç borçta da döviz cinsine ağırlık verilmeye başlanması toplam borçta döviz cinsi olanların payını rekor düzeye taşıdı. 2003’te yüzde 46 olan ve 2010’da yüzde 27’ye kadar gerileyen merkezi yönetimin toplam borç stokunda döviz cinsinden olanların payı bu yıl haziran itibarıyla yüzde 58’i aştı.
“ORİJİNAL GÜNAH İŞLENİRKEN SEYREDİYORUZ”
Bu hiç hayra alamet olmayan gidişatı sormak için eski Hazineci bir dostumu aradım. Zaten sayıların nasıl seyrettiğinin ve borçlanma tercihlerinin ne yönde olduğunun farkında, ben sorumu tamamlamadan yanıt verdi:
“Bir günah işleniyor ve seyrediyoruz!” “Günah mı, ne günahı” demeye kalmadan o devam etti:
“Biliyor musun, gelişmekte olan ekonomilerde hazinelerin ulusal paraları yerine dövizle iç borçlanmaya gitmelerine ‘orijinal günah sorunu’ denir. Bu tanımın amacı, döviz geliri olmayan kamu hazinelerinin, hangi nedenle olursa olsun dövizle borçlanmasının yaratacağı olumsuzluğa dikkat çekmektir.”
Yeni bir kavram öğrenmiştim; orijinal günah sorunu!
Arkadaşım eski Hazineci idi; aynı zamanda bilgisi ve konulara yaklaşımı da biliyorum tam bir hazine gibiydi:
“Ekonomisi normal olan hiçbir devlet, vatandaşından vergi alırken veya gelir toplarken, kendi egemenliğinde olmayan bir para cinsinden işlem yapmayı kabul etmez. Bir devlet kalpazan olamayacağına göre, başka ülkenin parasını basamaz. Sadece kendi ulusal parasını basma yetkisi olduğunu bilir. O zaman yabancı parayla borçlanmak kamuya ekstra yük getirmeye aday çok riskli bir uygulamadır.”
Eski Hazineci arkadaşım gidişatı kaygıyla izlediğini belirtti:
“Çok merak ediyorum, kamu borç idaresindeki karar alıcılar ne yaptıklarının farkında mı? Kastım şu; Merkez Bankası da, Hazine de alacakları önlemlerle ekonominin dolarizasyonunu bir nebze olsun azaltmaya çalışacakları yerde tam tersini yapıyor.”
Ne gibi yanlışlar yapıldığını sorduğum arkadaşım “Hangi birini saysam ki” dercesine bir tutum takındı:
“Varlık barışıyla dışarıdan döviz getirenler veya diğer nedenlerle elinde altın ya da döviz bulunduranlar yüksek faiz ödenerek ödüllendiriliyor. Bir yatırımcı elindeki euroyu yerel bankaya yatırsa yıllık yüzde 1 civarında faiz geliri elde edebiliyor. Aynı parayı Avrupa’da bir bankaya yatırsa ya da orada kamu tahvili alsa, faiz getirisi negatif. Yani ihalede örneğin 103 euro veriyor ve vade bitiminde 100 euro almayı kabul ediyor. Bizimle olan farka bakar mısın, değil getiri elde etmek, para kaybediyor.”
Yazının tamamı burada.