Borsa
ANALİZ: PİYASALAR DA EKONOMİK GERÇEKLERİ GÖRMEYE BAŞLADI
Uzun zamandır ayağı yere basan birçok ekonomist, ekonomide yaşanan gerçeklerle piyasalarda var olan varlık fiyatlamalarının bir biri ile örtüşmediğini, ikisinden…
Uzun zamandır ayağı yere basan birçok ekonomist, ekonomide yaşanan gerçeklerle piyasalarda var olan varlık fiyatlamalarının bir biri ile örtüşmediğini, ikisinden birinin doğru olmadığını defalarca yazdı çizdi. Dilim döndüğünce ben de benzer şeylere değinmeye çalıştım. İç piyasada faiz artırımları ile başlayan döviz fiyatlarının aşağıya dönmesi ile devam eden bahar havasının geçici olduğunu bu durumun sürdürülebilir olmadığını, pandemi sürecindeki belirsizliklerin ve ABD seçim sonuçlarının mevcut iyimserliğin süresini kısaltıp uzatabileceğine dair öngörülerimi paylaşmıştım. Sıklıkla yararlandığım TCMB Haftalık Para, Banka, Menkul Kıymet Verileri Raporuna baktığımız zaman anlatmaya çalıştığım hususlar daha iyi anlaşılabilecektir.
TCMB HAFTALIK PARA, BANKA VE MEVDUAT VERİLERİ
Tabloda dikkatle takip edilen en önemli kalem herkesin mutabık olduğu üzere, Yurt içi Yerleşiklerin Döviz Cinsi Mevduatları. Tüzel kişiler 2 milyar USD tutarında satış gerçekleştirmiş görünüyor. Ancak bu satış muhtemelen borç kapatma amaçlı olsa gerek. Bireysel yatırımcılar geçen hafta aldıkları dövizleri aynen korumuş durumda. Yabancı yatırımcılar Hisse Senedi satmaya devam ediyorlar. Yılbaşından bu yana 780 milyon USD net satış gerçekleştirmişler. Swap kanalı ile soktukları 1,9 Milyar USD, tabloya göre bu hafta çıkmış görünüyor (-1.78 Milyar USD).
Yani kısaca TCMB’nin faizi %17’ye çıkartmış olması Yurt içi Yerleşiklerde “tersine Dolarizasyonu” başlatmaya yetmemiş durumda. Aksine görünen o ki 6,50-6,20 seviyelerine kadar gerileyeceği yönünde rapor yazan yabancı bankalar dahi soktukları parayı çıkartma eğilimine girmiş durumdalar.
Enflasyonda yaşanan yukarı eğilim, 2 puanlık reel faizin 1 puanını (Şubat Ayı Yıllık Enflasyon : %15,61) neredeyse almış götürmüş. TCMB’nin esas takip ettiği çekirdek enflasyon ise %16,21 ile Tüketici Enflasyonunun da üzerinde seyrediyor.
TÜİK’e göre GSYİH 2021 Yılında %1,8’lik artış göstermiş. Fakat kimse bu artışı gelirlerinde hissetmiş görünmüyor. Ha keza TÜİK’e göre İşsizlik rakamları da bir önceki aya oranla düşmüş ama aynı GSYH’da olduğu gibi, Toplam İstihdamda da azalma olunca kimse işsizliğin azaldığına inanamamış durumda.
Döviz Fiyatları, Hisse Senetleri ve Tahvil Faizleri
Kısa vadeli faizlerde yaşanan hızlı yükselişin ardından “ala” ile “vala” ile yazılan 6,50-6,20 bandına düşeceğine dair raporlar yazılmasına karşın 6,95 altına gerileyemeyen USD/TL paritesi geçtiğimiz hafta itibariyle DXY Endeksinde meydana gelen yükseliş ile bu eğilimini tersine çevirip tekrar 7,50 üzerine gelmiş durumda. Gösterge niteliğindeki Tahvil Faizleri de, ABD 10 Yıllık Tahvil Faizlerinin %1,5‘ların üzerine atmasını müteakip %1.6 üzerinde seyrediyor. Bütün piyasaların büyük bir hevesle beklediği Biden’in 1,9 Trilyon USD’lik teşvik paketi Senato’da kabul edilmişken, başta Ons Altın ve diğer varlık fiyatlarındaki düşüşü anlamlandırmaya çalışanlara açıklamaya çalışalım.
Öncelikle teşvik paketinin sahibi ABD Hükümeti FED değil. Yani önceki QE genişleme programlarından çok farklı bir teşvik paketi söz konusu. Hükümet bu teşvik paketini tahvil ihracı yoluyla finanse ediyor ve bu durum ABD 10 Yıllık Tahvil faizlerini yükselten ana unsur. Tahvil ihracı piyasada likiditenin sıkışmasına neden oluyor ve faizlerin yükselmesi sebebiyle ons altın, gümüş ve hisse senetlerinde satış baskısı yaratıyor. Ayrıca, bundan önceki QE genişlemelerinin aksine bu kez para bankalara ve şirketlere değil doğrudan halka yönelik düzenlenmiş bir teşvik paketi olması sebebiyle pandemi sonrası toplam talepte yaratacağı enflasyonist etkiler nedeniyle de tahvil faizlerinde yükselişe neden oluyor.
Fed getirilere müdahale edecek mi?
Piyasaların normale dönmesi için FED’in Varlık alım programını genişletmesi ya da “Getiri Eğrisi”ne müdahalesi gerekiyor ki, Fed şimdilik aylık 120 Milyar USD düzeyinde tuttuğu programında bir değişikliğe gidecekmiş gibi durmuyor. Bu yüzden de varlık fiyatlarında düşüşün bir süre daha devam etmesi beklenebilir. Ancak, FED’in uzun süre tepkisiz kalması da pek mümkün değil. Zira bu kez de başta ABD ve Dünya Ekonomisinde oluşan dengesizliklerin yaratacağı çöküş riski nedeniyle müdahalede geç kalma olasılığını bertaraf etmesi beklenir ki, bu kez de geçen yıldan bu yana bahsettiğimiz aşırı para arzı fazlasının yüksek enflasyona sebebiyet verecek olması başta değerli madenler olmak üzere varlık fiyatlarının yeniden zirvelere varması yüksek olasılıktır.
Türk Ekonomisi Nasıl Etkilenir?
Bu soruya yanıtımız maalesef çok da iyimser değil. Zira Türk Ekonomisinde özellikle de geçmiş dönemde yapılan Para Politikası yanlışlarının yarattığı tahribat ve Pandemi ile ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle zincirin en zayıf halkası konumunda görünüyor. Dünyada başlayan gıda ve petrol fiyatı yükselişleri ülkemizde hem enflasyonun hem de cari açığın yükselmesine yol açacak riskler barındırıyor. Dolayısıyla yılın ikinci yarısından sonra beklenen enflasyondaki düşüşe paralel yapılacak faiz indirimleri ile ekonominin canlandırılması planını tehlikeye düşürecek bir gelişme bu. Ayrıca petrol fiyat artışlarının artışı ile büyümesi muhtemel cari açığın finansmanı için yeterli döviz rezervimiz de herkesin malumu üzere bulunmamakta. Pandemi nedeniyle bu yıl da turizm gelirlerinin artmayacağı varsayıldığında, IMF ve OECD gibi kurumların %5,5-6 oranında bekledikleri aşırı iyimser büyüme tahminlerine ulaşmak neredeyse imkansız gibi.
Makro Ekonomik Verilerde beklentilerin aksine yaşanacak daha da olumsuz gelişmeler illa ki, Döviz Fiyatlarında, Tahvil Faizlerinde ve Hisse Senedi Fiyatların da benzer şekilde revizyona gidilmesini gerekli kılacaktır şüphesiz. Bundan önceki yazılarımda, yatırımcılara dikkatli ve temkinli olmalarını önermemde etkin olan hususlar birer birer hayata geçmeye başladı. Yani Piyasalar da Ekonomideki Gerçeklere uyum gösterme eğiliminde. Henüz daha hava sertleşmedi ancak Jeopolitik Gelişmelerde ya da pandemi ile ilgili yaşanabilecek bir gelişme tetikleyici olabilir ve kendimizi birden bire bir kasırganın ortasında bulabiliriz.
Uzun yıllar Bankaların Hazine Bölümlerinde çalışmanın verdiği tecrübe ile yazdıkları bugüne kadar gerçekleşen Erden Armağan ER önümüzdeki dönemde Piyasaları bekleyen muhtemel tehlikelere dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. BankaVitri’nin izniyle yayınlıyoruz.
Atilla Yeşilada: Amerika Avrupa’ya karşı! Dolar mı çıkar Euro mu düşer?
ANALİZ: ABD tahvil pazarında her gün sinir krizi
IIF: Gelişmekte Olan Piyasalardan Para Çıkışı Arttı